Gel de yazma!/Ali Kaya
Gel de yazma!
İlk önce epeydir oturmadığım bilgisayar koltuğumun vidalarını bulmam gerekiyordu. Motivasyon sıfır sıfır sıfır…
Vidaları bulduktan sonra tornavidayı da bulmak gerekiyordu. Tornavida bulunmadığı zamanlarda hemen imdada yetişen sarı bed kontol kalemi oluyordu. “Ulan anamı ağlattınız yıllardır yeter” diyordu kontrol kalemi.
Bimden aldığım bilgisayar koltuğum yiğenlerimin hışmına uğramıştı. Deniz abide bu sandalyeyi ilk gördüğünde “Yalnız bunda oturunca geriye yaslanarak hahahaha gülmeyeceksin” diye uyarmıştı, ne alakası varsa.
Neyse, oynayan bilgisayar masamızın da altına bir parça kağıt sıkıştırdıktan sonra yazımıza başlayabiliriz.
Başlıkta da gördüğünüz üzere kayıp esnaflarımızı işleyeceğiz. Aslında başımızı belaya koymamızın anlamı yok! Daha çok gazete okumayan dünyadan bir haber esnafları yazalım ki kafamız rahat olsun… Yada eve rahat gidelim.
“Ola tutun tutun”, abi ben değil fakir dayı yazdı sizi...
Diye kaytarmalarımız hiç olmadı belki ama bu olmayacak anlamına gelmez.
Hangisinden başlasam…
Günlerce verdiğin emeği hiçe sayarak, kalıbından utanmadan, zenginliğinden utanmadan bu dar günlerde “Dükkanı kitle, anahtarı falanca yere bırak.. Eyvallah” diye eleman kovan esnaflardan mı bahsetsek, yoksa işten çıkış kağıdını ta en baştan imzalatmayı unutan, daha sonra cümbür cemaat muhasebecilerle, bin bir entrikayla o kağıdı imzalatmaya çalışan uyanık esnaflardan mı bahsetsek?
“Hele gel imzala, bu o değil” saçmalığından mı bahsetsek!
(Kinzodamaldan yeni gelmedik baba)
Neyse, hele bu biraz daha dursun, ben başka bir şey anlatacağım.
Evet, alakasız bir yerden alakasız bir şey almaya koyulacağım şimdi.
Bu girdiğim iş yerine en son 10 sene önce gitmiştim. “Amca yarım kilo poşet versene” diye…
10 yıl sonra bugün yine amca diyerek girdim işyerine.
Bu arada hiç yaşlanmamış… Hala amca.
Babama bir el arabası almak istedim, zaten tüm saçmalıklarda o almayı istediğim dakikadan sonra başladı. 50 yıllık gaz lambaları hala duruyordu orada. Ve samsun 216 sigaraları.
Legenler guşganaları…
Transporter arabaya binip gözlüğünü iple tutturan bu amcayla iyi bir pazarlığa tutuştuk. El arabası satışları patlamış elinde sadece bir tane kalmış o yüzden KDV dahil birde benim o güzel hatırım için 60 TL olurmuş.
Amca gel sen şunu 50 TL de bizi hiç yorma.
Kredi kartı var değil mi amca, diye sorduğum da, amcadan bir aparkat gelecekti.
Ohooo, hem elli hem kart…
Karşı komşu nezih ağabeyin post makinesini kullanıyormuş zaten. O yüzden fazla uzatmadık.
Çektikten sonra amca bey, akşam hazırla 450 yi dediğinde, nezih abide gülerek 30 gün sonra yanıtını verdi.
Nasıl bir bilmecenin içine düştük ki hiç sormayın!
Durun daha curcuna başlamadı…
Velhasıl kelam el arabasını babam komşusu Erdinç abiden alıyor.
Gel de bunu bey amcaya anlat…..
Amca şey, babam el arabası almışta bunu geri vereceğiz.
Aaaaa oldu mu şimdi ?
Ne oldu mu amca?
Olum sen bana para mı verdin?
Behhh, ben sana para vermediysem sen nasıl bu el arabasını bana verdin, uyanık amca.
Yok, olmayacak el arabasıyla kaldık mı çarşının ortasında.
Yine eski esnaflığıyla Nezih abi yetişiyor imdada, o hallediyor durumu.
Son olarak esnaflık zor iş, adam gibi adamlık…
Bize bakmayın siz, orası olmaz, burası olur, burası olmaz, aha ora olur!
Kayıp kentle biraz daha uğraşırım belki.
Buralardan gitmemek için yapılabilecek her işi yaptım.
Aslında severim kentimi, kayıpta olsa…
Amma velakin, bu emek bilmez, burjuva uzun çöpleri yok mu?
Uzun çöp esnaflar, siz böyle boydaşınız zannedin bu dipsiz uçurumları…
Hani bazı durumlar vardır ya sevgili okuru; yazı tura atmak gereklidir, bozuk para yoktur…
Sonra çöp çekmece adı verilen bir oyun oynanır, bu oyun da malum, kısa çöpü çeken farklı muamele görür ya!
Kısa çöp burada ötekidir, ötekileştirilen, aykırılaştırılan elbet öcünü alacaktır…
Elbet, elbet kısa çöp uzun çöpten hakkını alacaktır…
Elbet, alacaktır…
Esen Kalın…
|