.jpg)
Hayatta duygusallık da vardır..
Bunca toz, duman içinde normalleşmeye çalışırken, dakika başı olumsuz bir hava ve haberle oluşturulmaya çalışılan psikolojik havanın etkisinden kaçabilme mücadelesi verirken en güçlü aşı, moralimizi yüksek tutmak ve istediğimiz duygulara baş vurmak en güzeli..
Çünkü her gün üzerinizde oluşturulmaya çalışılan olumsuz atmosferin sizi yaşamdan koparacak olan duygulardan alıp, bir merkeze yani virüs denen paniğe düşürmemesi , ölüm korkusunu düşünmemek de ayrı bir duygu…
Son günlerde yaşanan olay insanlara ölüm korkusu pompalamak , yaşananları ve unutturulmak istenenleri daha iyi anlayıp kendi dünyamla, duygularımla baş başa kalmanın en güzeli olduğunu anlayıp, son bir aya yakındır içine sokulmak istendiğimiz ölüm korkusu ile evden dışarı çıkarılmak istenmeyen şu süreçte..
Evet, bende insanım diyerek sık sık takıldığım duygularımı aşamadığım anda yazarak bu günleri de aşacağımızı düşünerek, onlarla kavga ederim.
Çünkü, duygularımı ve de duyduklarımı anlatacağım, ne birileri ne de beni anlayan duyguları yaşayanların olduğunu bilmem ..
Duygularımı anlatacak birilerini bulamadığım anda, o çok sevdiğim yazılarıma, duygularımı anlatarak başlarım, onlarla kendimi bulur ve de tatmin olurum ..
Gerçi bilirim siz okurlarım da bu duyguları sıkça yaşar ve de altında ezilir, ” ne yapsam , nereye gitsem” diye asabileşir, bir o kadar da isyan edersiniz neyse ..
Siz yine de bu günlük kendi duygularınızı bırakın da benim duygularımla baş başa kalın, bu duyguların sizin olduğunu farzederek ..
Duyguları anlatabilmek için bazen bir müziğin esiri, bazen de benim gibi içmeniz mi gerek bilmem ama duyguları anlatabilmek için önce duygusal olmanın şart olduğunu tavsiye ederim, yoksa anlattıklarınızın normal bir sohbetin ötesine gitmediğini anladığınızda üzülür, bir o kadar da ezilip, büzülürsünüz ..
Çünkü, sizi dinleyenin olmadığını anlarsınız ..
” Direnmenin bir başka anlamı da sevmek ve sevilmektir” diye bas bas bağıran müziklerin eşliğinde yazmanın da bir başka tadının olduğunu hatırlatırken, yaşanan duyguların da bir anlamı olduğunu bilmenizi isterim ..
Çünkü yaşadığınız o güzelim duygularınızın kalbinizde sızılara, ya da sevinçlere sinyal verdiğini anlar, durdurulmak istenen duygunun inadına attığını kalbiniz hisseder, bir o kadar da heyecanlanırsınız ..
Dedik ya;
Duyguları anlatabilmek için önce duygusal olmak gerek, belki de benim gibi çakır keyif olmak, ya da yazabilecek kadar kendinden, gidenlere, kalanlara ve CORONAVİRÜSÜ’ ne inatla ben de varım demek gerek..

Ne Milletvekili Ne de Belediye Başkanı
Kadın Seçilmeyen İl ARDAHAN!
arşiv haber 26/07/2019 tarihli haber/yorum
ARDAHAN’DA OLMAZSA DA İSTANBUL’DA 2 ARDAHANLI KADIN MİLLETVEKİLİ VAR!.. Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkını kazandığı 1934 yılından bu yana yapılan genel seçimlerde kadın erkek milletvekili dağılımını inceleyen Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), meclise giren kadın milletvekili oranının ortalama %5,25 olduğunu açıkladı. KA.DER’in incelemesi, Türkiye’nin 20 şehrinin ise Cumhuriyet tarihi boyunca bir tane bile kadın milletvekili çıkarmadığını ortaya koydu.
Yıllardır kadınların her alanda eşit temsili için mücadele ederken böyle bir sonucun kabul edilemez olduğunu belirten KA.DER, bir sonraki seçimlerde eşit dağılımın gerçekleşmesi için tüm partileri şimdiden samimi ve planlı bir şekilde çalışmaya çağırırken bir çok kadın derneği olmasına karşın ön plana çıkamayan Ardahanlı kadınlar siyasette de rol almaktan kaçındıkları bu raporla bir kez daha ortaya çıktı.
Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkını kazandığı 1934’ten bu yana 23 genel seçim yapıldı. Bu seçimlerde meclise giren 11.385 milletvekilinin sadece 598‘i kadındı. Yani kadın yurttaşları seçme seçilme hakkını pek çok batılı ülkeden önce kazandığı için övünen Türkiye’nin, o tarihten başlayarak tam 85 yıldır kadınlara uygun gördüğü seçilme oranı %5,25’te kaldı.
1997 yılından bu yana eşit temsil için çalışan KA.DER ve tüm kadın hareketinin, evde, işte, okulda, iş dünyasında ve siyasette, kısaca toplumun her alanında kadınların da eşit bir şekilde yer alması mücadelesine rağmen, meclise giren kadın milletvekili oranı bugüne kadar en fazla %17,8 olabildi.
Rakamların ortaya koyduğu gerçekler, bununla da sınırlı değil. Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca bir tane bile kadın milletvekili çıkarmamış tam 20 şehre sahip. O şehirler alfabetik sıraya göre şöyle: Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bayburt, Burdur, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sinop ve Yozgat.
Yaptığı incelemeyle bu kara tabloyu gözler önüne seren KA.DER’e göre, henüz bir yıl önce yapılan son genel seçimler ve 23 Haziran’da tamamlanan yerel seçimlerde de partiler, kadın örgütlerinin yıllardır mücadelesini verdiği eşit temsil hakkı konusunda sınıfta kaldılar. Kadınların talepleri bir yana, kendi verdikleri sözleri de tutmadılar, parti programları, tüzükleri ve seçim beyannamelerinde yazdıklarını hayata geçirmediler. Şu an TBMM’deki 589 milletvekilinin sadece 102’si kadın (%17.32). Son yerel seçimlerde ise 8.257 belediye başkan adayının sadece 652’si, yani %7,89’u kadın adaylardan oluştu. Seçimler sonrası, 1.389 belediye başkanlığı koltuğundan ancak 43’üne kadınlar oturabildi. Bu yerel seçimlerin kadınlar açısından tek başarısı, halen oranı çok düşük olmasına rağmen 674 olan kadın muhtar sayısının %58,9 artarak 1.071’e yükselmesiydi. O da KA.DER’in çabalarıyla gerçekleşti.
KA.DER Genel Başkanı Nuray Karaoğlu, bu rakamlar gölgesinde tüm partilere sesleniyor, aldıkları oyun yarısını kadınların verdiğini bir kez daha hatırlatıyor ve şöyle diyor:
“Bir sonraki seçimlerde benzer bir manzarayla karşılaşmak istemiyoruz. Bu yüzden tüm partileri, daha fazla vakit kaybetmeden, şu andan itibaren kadınların seçimle ya da atamayla gelinen tüm karar alma mekanizmalarında eşit temsili için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz. KA.DER olarak bunun takipçisi olacağımız gibi, gerekli desteği vermek için de hazırız.”

**İstanbul’da 2 Ardahanlı Milletvekili Var..
Öte yandan İstanbul Bakırköy, Esenyurt, Şişli ve Kocaeli Dilovası’nda 4 Ardahanlı erkek Belediye Başkanının olduğu Ardahanlı 2 tanede kadın milletvekili var.
Milletin vekili olmalarına karşın kendi milletleri olan Ardahanlılarla çokta yakın temasa geçmeyen, Ardahan ve Ardahanlıların sorunlarını meclise taşıma gibi bir çalışma ve çaba içinde olmasalar da HDP İstanbul Milletvekili Ardahan, Hanaklı Züleyha Gülüm ile AK Partili Ardahan Posoflu Tulay Kaynarca Ardahanlı kadın milletvekililer.

Ancak başta olmak üzere yurt genelinde kadınların daha çok siyasette yer alması gibi bir çabalarının da olmaması da dikkat çeken Ardahanlı 2 Kadın Milletvekilin olması hiç yoktan iyidir denilerek, Ardahanlılarca sahiplenildikleride görülmektedir.
.jpg)
BİR MİLLET İKİ DÖVLET!..
Kardeş dediğimiz ülke için doğu kapısını kapalı tutup, Ermenileri boğduğumuzu zannedip , başta Kars olmak üzere sınır bekçileri olan Kuzey Doğu Anadolu bölgesindeki illerin yoksullaşıp, batı bölgelerine göç etmesine yol açan anlayışın hala hüküm ettiği bir süreçte Posoflu gazeteci meslektaşımın sanal ortamda paylaştığı bir yazı benim de bugün ki yazımın ana konusu oluveriyor..
Çünkü yıllardır dikkat çektiğim konuların başında gelen ve maalesef hala kanayan bu yarayı yeniden deşmiş ve kardaş denen Azerbaycan’ın bir gram mazot ve doğal gazı parasız vermediği gibi , yavru vatan dediğimiz ve özellikle şu son günlerde bizi Avrupa ile yeniden karşı karşıya getiren , deniz altı yakıt arayışları ile gündemimize giren Kıbrıs’ı hatırlattı..
Gece kondu evlerini andıran prefabrike gümrük binalı Türkgözü (Badele) Gümrük Kapısının olduğu Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol ve Doğalgaz Boru hatlarının geçmesine karşın , hala beklenen ithalat ve ihracatın yapılmadığı ve hatta bu zamanda hala kömür, tezek, odunla ısınan, dereleri HES’lerle kurutulan ülkemin Gürcistan’a komşu ilçesi Posof’lu Gazeteci Burhan Özkoşar’ın kendi özel sayfasında paylaştığı,’GARDAŞ ÜLKE VİZEYİ KALDIRDI. SEVİNİYORUZ !!!
GÜRCİSTAN BIRAKIN VİZEYİ PASAPORT DA İSTEMİYOR. KİMLİK YETERLİ !!!
BİR MİLLET İKİ DÖVLET !!!’ satırlarını okuyunca yanımdaki Azeri Üniversite öğrencisine dönüp, biraz da kızarak, ‘Bak biz size kardeş derken, bayrağınız hem Türkiyeli, hem de bir Kürt olarak iş yerimizin masasında onurlandırırken siz Kıbrıs’ı tanımadığınız gibi yıllardır devlet olmanıza karşın daha yeni vizeyi kaldırıyorsunuz, bu nasıl kardaşlık?’ diye sitemde bulunuyorum.
Ve Türkgözü, Aktaş adlı iki gümrük kapısı olmasına karşın Araplarlarla, Iraklılarla sıkça bir araya gelen hatta Musul’da esir alınan bugüne kadar Gürcistan ya da Kafkasya ülkelerinin konsolos, büyükelçi yahut belediye başkanları ile bir araya gelemeyen, ortak bir fotoğraflarını dahi görmediğimiz Ardahanlı siyasiler gibi , Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Cenap Cumhurbaşkanı (İlham) Aliyev’in Sayın Cumhurbaşkanımıza geçen hafta ilettiği üzere Azerbaycan, Türk vatandaşlarına 1 Eylül’den itibaren vizeyi kaldırıyor. ‘Bir millet iki devlete’ yakışan oldu.” demesi de ajanslara haber olarak giriyor.
Yeniden Azeri öğrenciye dönüp,’Kardaşız diyorsunuz, ama Hristiyan Gürcistan’ın, sizin hala ülke olarak tanımadığınız Kıbrıs gibi kimlikle giriş, çıkışımıza izin verirken siz daha yeni vize kaldıracağız diyorsunuz.. Bu mu kardaşlık?’ dediğimde o da dönüp bana ; ‘Siz de zamanında yani Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’ın önerge hazırladığı ve bu katliamın tanınması için verdiği önergeyi AK Parti’nin reddettiğini biliyor musunuz ve Hocalı katliamını siz de hala görmezden gelip, tanımıyorsunuz, kardaşlık bu mu ?’ diyerek savunmaya geçiyor..
Ve Azeri öğrencinin bu savunmasına baktığımızda; kardaş da olsan önce menfaatler dünyasında yaşadığımızı hatırlayarak, Gürcistan’dan sürgün edilen Ahıskalıların geri dönmesi için büyük bir mücadele içinde olduğunu bildiğim meslektaşım Burhan Özkoşar’ın bugünkü yazıma konu olan yazıyı paylaşırken kardaşız diyen ama Türkiye’ye getirildiklerinde ata/dede yurtları olan ve her geçen gün devam eden göç ile çocuk yapacak insanların kalmadığı, yaşlı bir iki insanın beklediği Posof’a değil ülkenin en güzel yerlerine yerleşmeyi ön koşul olarak ülkem dedikleri ülkelerine dayatan Ahıskalıların kardaşlığını da sorgulamayı düşünüyorum.
Ama yazım uzadı, yazılarımın yayınladığı gazeteler yazımı bekliyor diyerek yorumun devamını sonraya ve bu kardaşlıkları değerlendirmeyi de siz okurlara bırakıyorum..
Ha bu arada son satır diyerek dün” Esad “kardaşım “ diyerek bağrımıza bastığımız Suriyelileri de ‘Göçmen, sorunlu insanlar’ baskısı ile kovmaya çalıştığımız ama onların da hala savaş halinde olan Esed’li Suriye^ye gitmek istemediklerini ve doğu kapısının kapanması sonrası Suriyeliler gibi ata/dede topraklarımızdan göç edip, gittiğimiz ve adeta işgal ettiğimiz, trafikten, betondan, kap, kaçtan, her gün yeni cinayet haberle ile boğduğumuz İstanbul’da eyleme hazırlandıklarını da gelen son haber ile öğreniyorum..