AHISKA'YI BU MASA DA KAYIP ETTİK!..

Ahıskalı Türkleri 99 yıl önce bugün sürgün edildi


Açlık, salgın ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle 30 bin Ahıskalı daha Orta Asya’nın çeşitli bölgelerinde hayatını kaybetti..


Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından 99 yıl ( 14 Kasım 1944) önce vatanlarından sürülen Ahıska Türkleri, anavatanlarına dönecekleri günü bekliyor.


Gürcistan’ın Türkiye sınırında yer alan Ahıska, 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşının ardından imzalanan antlaşmayla Rusya’ya bırakıldı.


Bölge, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan Gürcistan’a bağlandı.


Bu dönem, Ruslar adına 2. Dünya Savaşı’na da katılan Ahıskalı Türkler, savaş bitip evlerine döndüklerinde sürgünü yaşadılar.


Ahıska’da yaşayan 86 bin Türk ve Müslüman, dönemin SSCB Lideri Josef Stalin‘in kararıyla birkaç saat içinde Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’a sürüldü. Trenlere doldurulan Ahıskalı Türklerin tüm eşyaları geride kaldı. Vagonlara üst üste bindirilen Ahıskalıların zorunlu yolculuğu bir aydan fazla sürdü. Gönderildikleri yere vardıklarında, yaklaşık 20 bin Ahıska Türkü, açlık, soğuk ve hastalık nedenleriyle hayatını kaybetmişti.


Hayatta kalanları ise çok ağır şartlarda idame etmeleri gereken bir yaşam bekliyordu.


Sovyet yönetimi, Ahıskalıları, kadın, yaşlı, çocuk ayrımı yapmadan en ağır işlerde kullanmak üzere çalışma kamplarına adı.


Ahıska Türklerinin şehirlere yerleşmeleri yasaklandı. Bulundukları yerlerden izin almadan ayrılmaları kurallara aykırıyken, kuralı ihlal eden Ahıskalılar, yakınlarıyla birlikte Sibirya’ya 25 yıllık sürgüne gönderilerek cezalandırıldı.


Açlık, salgın ve bulaşıcı hastalıklar nedeniyle 30 bin Ahıskalı daha Orta Asya’nın çeşitli bölgelerinde hayatını kaybetti.


Sovyet kayıtlarında Ahıska Sürgünü


Stalin yönetimi, sürgünün gerekçesini, “Tüm erkekleri Ruslarla cephede olan Ahıska Türklerinin, 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerle iş birliği yapması” olarak açıkladı.


Ancak SSCB’nin dağılmasıyla, gerçek amaç ortaya çıktı. Sovyet kayıtlarına göre, Kırım ve Ahıska Türklerinin sürgünü, Karadeniz çevresini Türklerden temizlemek amacıyla yapıldı.


Vatana dönüş ümidi


Bugün Ahıska Türklerinin anavatanlarında yaklaşık 20 bin kişi yaşasa da bunların çok küçük bir bölümü Türklerden oluşuyor. Ahıskalı Türklerin çok büyük bir bölümü zorunlu sürgün edildikleri yerlerde veya daha sonra göçtükleri ülkelerde yaşamlarını sürdürüyor.


Uluslararası kuruluşların raporlarına ve çeşitli kaynaklara göre, bugün 450 bin ila 650 bin Ahıska Türk’ü vatanlarından uzakta yaşıyor. Ahıskalı Türklerin en çok yaşadıkları ülkelerin başında Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna ve ABD geliyor.


Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla gündeme gelen Ahıska Türklerinin topraklarına dönme konusu ise yıllara rağmen bir çözüme ulaşmadı. Gürcistan yönetiminin ilk zamanlardaki isteksiz tutumu, Avrupa Konseyine üye olma sürecinde yerine getirmesi şartlar arasında “Yerlerinden edilmiş Ahıska halkının durumu” konusunun “öncelikler” arasına girmesiyle değişti.


2007’de dönemin Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili tarafından imzalanan ve Ahıska Türklerinin anavatanlarına geri dönüşünü kapsayan kanunun yürürlüğe girmesi, sürece dair olumlu bir adım olarak değerlendirilse de bugüne kadar hala somut adımlar atılmadı.


Gürcistan, sürgün edilenlerin topraklarına dönmesiyle Ahıska’nın da içinde bulunduğu Cavaheti bölgesinin çoğunluğunu oluşturan Ermenilerle, Abhazya ve Güney Osetya’da olduğu gibi bir etnik sorun yaşamak istemese de Ahıska’nın gerçek sahipleri anavatanlarına dönecekleri günü bekliyor.



Virüs’ün Bile Engelleyemediği Operasyonlar!


Dünya gündemini alt üst eden Çin virüsünün gelip, 60 yıldır giremediğimiz Avrupa’nın ortasına bizden önce yerleştiği şu günlerde ülkemizde de bu yönde bir çok önlemin alındığı yönünde bolca haberlerin yanında gerek Avukatlara yönelik gerekse Irak başta olmak üzere sınır ötesi hava operasyonları ile iç ve dış önlemler alındığı yönünde haberleri de  muhalif basın/medya denen kaynaklardan okuyup, izliyoruz.


Yani Suriye’de yaşanan çatışmaların, Libya’daki durumun, Akdeniz’deki yer altı kaynakları aramanın, Yunanistan sınırına kadar dayanan göçmenlerin, virüsten çok ekonominin boşalttığı cadde, sokakların, kepenk kapattırdığı iş yerlerinin ve son olarak Çin Virüsünün bile önüne geçemediği en önemli önlem gözaltı ve hava saldırıları ile etkisiz hale getirildi’ haberlerinin olduğunu görmekteyiz.


Asrın Avukatlarına yönelik operasyonlar ardından göz altına alınan Avukatlar konusunda bir açıklama beklediğimiz Adaletin diğer küfesinde bulunan TBB Başkanı Feyzioğlu’nun Yunanistan sınırına gidip, Yunan sınır devriyelerinin yaptıklarının insanlık dışı olduğunu belirttiği şu günlerde doğu ve güneydoğu da süren operasyonların devamında hem de TIP Bayramı olan 14 Mart’ta bir çok avukatın da göz altına alınması  bir o kadar normal bir durum iken havuz medyası  tarafından görmezden gelindiği ve bu yöndeki haberler aynen şöyle;


‘Avukatların gözaltına alınmasının ardından 24 barodan ortak açıklama..


Perşembe günü Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir operasyon kapsamında Şanlıurfa Barosu’na kayıtlı yedi, Diyarbakır Barosuna kayıtlı iki avukat gözaltına alındı.


 


Ayrıca ikisi Diyarbakır’da biri de Şırnak’ta olmak üzere üç avukat hakkında da yakalama kararı çıkartıldı.


 


Avukatların ev ve ofislerinde yapılan aramalarda, operasyon kapsamında gözaltına alınan avukatların müvekkillerine ait bir çok dosyaya, bilgisayar ve dijital materyalade el konuldu.


 


Dosyada kısıtlılık kararı var. BBC Türkçe’nin edindiği bilgilere göre soruşturmanın nedeni “PKK/KCK Silahlı Terör Örgütünün Ceza İnfaz Kurumları içerisindeki Yapılanmalara Yönelik terör örgütü üyeliği iddiası”.


 


Perşembe günü sabah saatlerinde yapılan operasyonlarda gözaltına alınan avukatların ifadelerinin Cumartesi öğlen itibarıyla alınmadığı ve gözaltı sürelerinin dört gün uzatıldığı belirtildi.’


 


Yani kısacası Yunanistan sınırında insan hakları arayan Türkiye Barolar Birliği ve Ardahan’ın da aralarında olduğu diğer baroların, büyük aydınların, pala bıyık solcuların, ulusalcı demokratların ve kendileri dışındakiler insan değilmiş gibi bakan sözüm ona insan hakları savunucularının, ‘Şu an Çin virüsü var, açıklama yapacak, tepki koyacak halimiz yok’ dediği şu günlerde birilerine göre virüsten de daha tehlikeli olan Avukatların, Siyasilerin, Gazetecilerin gözaltına alınması ve tutuklanmasına devam edilir, ‘biz varken Avrupa kimmiş demokrasinin beşiği biziz’ diyenlerin ve Çin Virüsünün bile gözaltına alınabildiğini iddia edenlerin iktidar olduğu ülkemde..


ÇALIKUŞU'NUN FERİDESİ POSOFLUYMUYDU?!.


ÇALIKUŞU’NUN FERİDESİ


POSOFLUYMUYDU?!.


ARŞİV HABER 21/10/2019 TARİHLİ HABER


1922 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilen aynı yıl kitap olarak basılan Çalıkuşu adlı kitap ve konuya muhatap olan baş kahramanın Ardahan Posoflu olduğu ima edildi.


1922 yılında Vakit gazetesinde tefrika edilen aynı yıl kitap olarak basılan Çalıkuşu adlı kitap ve konuya muhatap olan baş kahramanın Ardahan Posoflu olduğu ima edildi.



Beşinci baskısından sonra eser, 1939 yılında bizzat Reşat Nuri Güntekin tarafından sonra tekrar yayınlanan romanının baş kahramanın Posoflu olduğunu ima eden Posoflu Gazeteci Burhan Özkoşar şu iddiayı ileri sürdü.


Bursa’daki eski Piremir mahallesi insanlarının çoğu kaçakaçlık zamanında (93 harbi) Posof’tan gelenlerdir.


ÇALIKUŞU’NUN HİKAYESİ


“1920 li yılların başlarında Bursa Erkek Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yapan Reşat Nuri Güntekin aynı zamanda Işıklar Asker Lisesinde de derslere girmektedir. O yıllarda Piremir Mahallesinde 93 harbinden sonra Posof’tan göç eden bir avuç insan yaşamaktadır. Bu insanlar aynı zamanda eski adıyla Beşevler, şimdiki adıyla Zeyniler olan yaylayı da kullanmaktaydı. Rivayet odur ki, bir gün mahalleye gelen Reşat Nuri, 4-5 yaşlarında son derece hareketli ve cıvıl cıvıl Feride yi görür. Dikkatle küçük kızı gözlemler. Yazar için böyle bir başlangıç yeterlidir. Gerisini hayal gücü halletmiştir. Sonrasında edebiyat tarihimizin en çok bilinen kahramanlarından biri olan idealist Feride öğretmen karakteri çıkar. Eğer rivayet dogruysa yazarın ilham aldığı resmin sol başındaki Piremirli Feride dir.

Kaynak: Zeyniler Çalıkuşu”



**Diğer bir başka anlatımla Feride..


 


Çalıkuşu Romanının Kişileri Nedir


  


Feride (Çalıkuşu): Romanın baş kahramanıdır. Ayrıca beş kısımlık romanın ilk dört kısmının da anlatıcısıdır. Altı yaşındayken, Musul’da hasta annesini kaybeden Feride İstanbul’a büyükannesinin yanına gelir. Dokuz yaşındayken onu da kaybeder. Babası Feride’yi “Dam dö Sion” kız yatılı okuluna verir. Feride, tatil günlerinde teyzelerinin yanında kalır. Feride gerek okulda gerekse teyzelerinin yanında ele avuca sığmayan, ağaçlara tırmanan, türlü haylazlıklar yapan bir kızdır. Okulda teneffüs esnasında daldan dala atladığını gören öğretmeni Feride’ye “Çalıkuşu” adını takar. Teyzelerinde kalırken Kamran’ı, Neriman adındaki genç ve güzel bir duldan kıskanır. Feride’nin içinde uyanan bu kıskançlık, Kamran’a karşı ilgi duyduğunun bir göstergesi olur. Bir süre sonra Besime teyzesinin oğlu Kâmran’la nişanlanır. Kamran, dört yıllığına Avrupa’ya gider. Dört yılın sonunda köşkte düğün hazırlıkları başlar. Düğüne üç gün kala Feride, köşke gelen siyah çarşaflı bir kadından Kâmran’ın Avrupa’da iken Münevver adında bir kadınla ilişki yaşadığını öğrenir. Kâmran’a küçük bir not bırakarak köşkü terk eder.


Feride, Kâmran’ın gönlünde açmış olduğu yarayla Anadolu’ya, öğretmen olarak gider. Anadolu’nun pek çok şehir ve köyünü dolaşır (Bursa,Zeyniler, Çanakkale, İzmir, Kuşadası). Zeyniler köyünde, annesi kötü yola düşmüş olan Munise adlı küçük bir kızı evlatlık alır. Onunla beraber yaşar. Kamran’dan gelen mektupları okumadan yakar. Feride genç, güzel, çekici bir kızdır. Fakat gittiği her yerde bu güzellik başına belâ olur. Erkekler adını bilmedikleri Feride’ye “İpekböceği, Gülbeşeker, Fındıkkurdu” gibi adlar takarlar. Pek çok kişiden evlenme teklifi alır. Beş yıllık Anadolu macerasında sürekli yer değiştirmesinin, tayin istemesinin sebebi yapılan evlilik teklifleri ve hakkında çıkan dedikodulardır. Munise on dört yaşındayken kuşpalazı hastalığından ölür. Bu olaydan sonra Feride, baba şefkatiyle sevdiği yaşlı bir doktorun, Hayrullah Bey’in yanında kalır. Dedikoduların çıkması üzerine öğretmenlikten istifa eder ve Hayrullah Bey’le kâğıt üzerinde evlenirler. Hayrullah Bey’in ölümünden sonra Feride, kocasının vasiyetini yerine getirmek ve emanetini Kâmran’a teslim etmek için Tekirdağ’a, teyzesinin yanına gelir. Müjgan’la Kâmran, Hayrullah Bey’in mektubunu ve Feride’nin hatıra defterini okurlar. Gerçekleri öğrenen Kâmran, bir daha bırakmamak üzere Feride’ye sarılır.



POSOF’TA MUHTARLAR UNUTULMADI..


19 Ekim Muhtarlar Günü Posof’ta düzenlenen programla kutlandı. Hükümet Konağı önünde bulunan Atatürk anıtına Muhtarlar tarafından çelenk sunulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan program, günün anlam ve önemine binaen yapılan konuşmalar ile devam etti.


Hükümet Konağı önünde düzenlenen programın ardından Posof Kaymakamı Murat Mete, İl Genel Meclis Üyesi Nihat Ülvan, İl Genel Meclis Üyesi Necmettin Taşçı, mahalle ve köy muhtarları ile kurum amirleri Kaymakamlık tarafından muhtarlar onuruna verilen yemek programında bir araya geldi. Kaymakam Mete’nin günün anlam ve önemine binaen yaptığı konuşma ile başlayan program, ebediyete intikal etmiş şehitlerimiz ve muhtarlarımız için Kur’an-ı Kerim Tilaveti yapılarak dua edilmesi ile devam etti.


19 EKİM MUHTARLAR GÜNÜ KUTLAMA TÖRENİ


19 Ekim Muhtarlar Günü İlçemizde düzenlenen programla kutlandı. Hükümet Konağı önünde bulunan Atatürk anıtına Muhtarlar tarafından çelenk sunulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan program, günün anlam ve önemine binaen yapılan konuşmalar ile devam etti.


Hükümet Konağı önünde düzenlenen programın ardından Sayın Kaymakamımız Murat Mete, İl Genel Meclis Üyesi Nihat Ülvan, İl Genel Meclis Üyesi Necmettin Taşçı, mahalle ve köy muhtarları ile kurum amirleri Kaymakamlığımız tarafından muhtarlarımız onuruna verilen yemek programında bir araya geldi. Kaymakam Mete’nin günün anlam ve önemine binaen yaptığı konuşma ile başlayan program, ebediyete intikal etmiş şehitlerimiz ve muhtarlarımız için Kur’an-ı Kerim Tilaveti yapılarak dua edilmesi ile devam etti.


Muhtarlar Günü dolayısıyla verilen yemek programı, “Barış Pınarı Harekâtına” destek vermek için Kaymakam Murat Mete, İlçe Protokolü ve muhtarların hep birlikte asker selamı vermeleri ile sona erdi.



Çöplüklerinde Öten Horoz’dan Bihaber sizler..


 


Sözün doğrusu aslında, ‘Her horoz kendi çöplüğünde öter’ olan ve açıklamasının da ‘Bir kişinin kendi malı olan yerde ya da  kendisinin çok sevildiği çevrede sözü daha çok geçer’ olan bu söz genelde yaşanan gerginlik ve kavgalarda dile getirilir.


Mahalle ağzıyla, argoda, “Çek git oğlum” denilerek dile getirilen ama O git denilenin, kendi çöplüklerinde ötenden bihaber olanların çöplüklerinde öten  Horozun kim olduğunu da bir türlü anlamazlar.


Ve bunu da kapatmak için ‘kendimizin çöplüğü..’ dedikleri çöplüklere yeni Horozları davet eder onlarla pozlar verir, asıl Horoz’a hava atmaya yada ‘Bak biz yeni Horozlar da buluruz!..’ dercesine kendilerinin tavuk olduklarını unutup, ötmeye kalkarlar..


Evet başta Suriye’de olmak üzere ülke için de, hatta Suriye’den daha yakın İstanbul’da ve dünya da yaşanan durumların bir benzerini de bizzat yaşayanlardanım.


Son olarak Kılıçdaroğlu’nun Kastamonulular sonrasında Başkan Erdoğan’ın Rize Tanıtım Günleri için geldiği Maltepe de başında bulunduğum stk’nın imzasıyla gerçekleşen etkinliğin alanı olan Maltepe’de, Kartal’da, Pendik’te, Kadıköy’de Bakırköy’de, Esenyurt’ta yani İstanbul’un genelinde hatta Kocaeli’nde sözüm ona birilerinin, ‘çöplüğüm-üz’ dedikleri çöplüklerinde kendilerini Horoz sanan tavukların çöplüğünde Ardahan Günlerini yapanların bir değil, iki değil hala ve defalarca öttüğünü görmezden geldiklerini sansalar da Horuzun ibiğinin daha da dikleşip, ‘Buradayım ey tavuklar’ diyerek Aslanlar gibi işler yaptığını da kabullenip, elini öpmezlerse de ‘Evet yapılması gerekeni yapıyor’ diyemeyerek çeper diplerinde yaptıkları fesatlıklarının utancından gerçek Horoz’un yanında olmayı değil,  gidip başka tavukların kıçında gezmeyi kendilerine onur sanırlar..


Ama gerçek Horoz’un çöplüklerinde ötmeye devam ettiğinden bihaber olan ve iş yaptıklarını sananlar, Esad gibi Suriye’de ABD ve Rusya’ya, ülke de ise muhalefete sığınırlarken bir zamanlar ‘Muhtar olamaz’ denen Başkan Erdoğan’ın tüm engellemelere karşın Aslanlar gibi dik durup, bu ülkenin Horozu olmazsa da, Başkanı olduğunu hala kabullenmeseler de çöplüklerinde ötmeye devam eden Horoz’dan da bihaber gibi davranmaya devam eder, sayın kendilerini adam sanan Tavuklar..



Posof Ulgar


Tüneli Durdu,


Cahit Ulgar


Rakibini Geçti!..


*Arşiv Haber 02/04/2019 Tarhli Haber


Ardahan merkeze 87 Km. uzaklıktaki Posof İlçesinde yapılan yerel seçimler ardından Cahit Ulgar yeniden Posof Belediye Başkanı oldu. Ardahan’ın yanı sıra Türkiyeyi Kafkaslara bağlayan yolun üzerinde bulunan Ulgar Dağına vurulan tünelinin inşasının durduğu bir zaman da gerçekleşen 31 Mart Yerel Seçimleri ardından yeniden gülü rakibi CHP ile yarışan ve AK Parti’den seçilen CAhit Ulgar aynı belediye de uzun yıllar CHP İl Genel Meclisi Üyeliği yapmıştı.



POSOFLU YENİ MUHATRLARDA ŞÖYLE;


POSOF – EMRAH ŞİMŞEK

DOĞRULAR MAH. – ERTUĞRUL SOYAK

AKBALLI KÖYÜ – ALİM AKÇA

ALABALIK KÖYÜ – SEYFİDAR BALTACI

ALKÖY KÖYÜ – ALİYAR ŞENTÜRK

ARILI KÖYÜ

ARMUTVEREN KÖYÜ – NECATİ ACAR

ASMAKONAK KÖYÜ – TEMEL ELKILIÇ

AŞIKÜZEYİR KÖYÜ

AŞIKZÜLALİ KÖYÜ – BÜLENT ULUDAĞ

BALGÖZÜ KÖYÜ – BARIŞ ERARSLAN

BAYKENT KÖYÜ – TEKİN DOĞRUYOL

BİNBAŞIEMİNBEY KÖYÜ – MURAT TAŞ

ÇAKIRKOÇ KÖYÜ

ÇAMBELİ KÖYÜ

ÇAMYAZI KÖYÜ

ÇAYIRÇİMEN KÖYÜ – KADİR ÇAKMAK

DEMİRDÖVER KÖYÜ – NEVZAT KAYA

DERİNDERE KÖYÜ – SONER AKTAŞ

ERİM KÖYÜ

GÖNÜLAÇAN KÖYÜ – MİKAİL DEĞİRMENCİ

GÜMÜŞKAVAK KÖYÜ-MEHMET GÖÇOĞLU

GÜNBATAN KÖYÜ

GÜNLÜCE KÖYÜ – MUHARREM ÖZER

GÜRARMUT KÖYÜ – FEVZİ ÇAĞLAYAN

İNCEDERE KÖYÜ – SONGÜL ÜZÜM

KALEÖNÜ KÖYÜ – ERCAN ŞENAL

KALKANKAYA KÖYÜ – İLİMDAR AKSOY

KAYINLI KÖYÜ – MUHAMMET TAŞDEMİR

KIRKÖY KÖYÜ

KOLKÖY KÖYÜ

KOPUZLU KÖYÜ

KUMLUKOZ KÖYÜ – MUHSİN ÖZDEMİR

KURŞUNÇAVUŞ KÖYÜ – ZEKİ ERGÜN

ÖZBAŞI KÖYÜ – ENGİN ÇETİN

SARIÇİÇEK KÖYÜ

SARIDARI KÖYÜ-MUHAMMET KURŞUN

SAVAŞIR KÖYÜ – GÜRSEL ÇİFTÇİ

SÖĞÜTLÜKAYA KÖYÜ – YUNUS YILDIRIM

SÜNGÜLÜ KÖYÜ – ÜMMET ÇAĞLAYAN

SÜTOLUK KÖYÜ – RESUL YILMAZ

TAŞKIRAN KÖYÜ – FIRAT YAŞAR

TÜRGÖZÜ KÖYÜ – KEMAL BEYAZ

UĞURCA KÖYÜ – ABDULLAH YILMAZ

ULUÇAM KÖYÜ – TURGAY AKYÜZ

YAYLAALTI KÖYÜ

YENİKÖY KÖYÜ – ARİF BİLİCAN

YOLAĞZI KÖYÜ – FEHİM GÜNDÜZ

YURTBAŞI KÖYÜ

YURTBEKLER KÖYÜ – TURGUT ÇAKMAK


Kaynak: Posof sayfası



**31 Mart’ta Demokrasi Kazandı!


Siyasilere olduğu gibi biz gazetecileri de bir hayli yoran ve strese sokan Mahalli Yerel Seçimler nihayet sona erdi.

İktidarın bir Beka sorunu haline getirdiği, muhalefetin tahrik olmadan, tüm baskı ve usulsuz bir seçim çalışması ortamına karşın alttan alıp, mütevazi davranarak ortamı germek isteyenlere fırsat vermediği bir seçimi geride bırakırken, demokrasinin güzelliğini de bir kez yaşama hazzını yaşadık.

AK Parti’nin MHP ile birlikte gittiği 31 Mart Yerel Seçimlerine CHP’nin İYİ Parti, Saadetle açık, HDP ile gizli denilen ama alenen çok olan ittifakla giderken, bu seçimlerde kazananın demokrasi özlemi içinde olan seçmen oldu.

Anketlerin bangır bangır sonuçların ne olacağını günler öncesi ima ettiği son olarak YSK’nın İstanbul dahil 81 İl’in sonuçlarını resmi olarak vermesi ile sona eren Yerel Seçimler bu ülkede kör/topal da olsa demokrasinin olduğu ve yaşatılmak istendiğini de gördük.

Seçilenlere ‘başarılar’, kayıp edenlere, ‘geçmiş olsun’ dediğimiz bir seçimi geride bırakırken bundan sonra ki yapılacakların, hizmet ve ülkemizin iç barışı olduğunu da hatırlatan bir seçim sonucunu olduğunu da başta siyasiler olmak üzere her kes bilmeli, anlamalı.

Hükumetin uyarı, muhalefetin sorumluluk aldığı son Mahalli Seçimlerine ilk bakışımız da görüğümüz diğer önemli bir notta solun Ulusalcı, Kürt diye ayrı durdukça başarılı olamayacağı ve CHP’yi bir çok yerde destekleyen HDP’nin İYİ Parti, Saadet demeden demokrasi adına samimice bir davranış içinde olmuştur.

Tabi aynı durum AK Parti’ye destek veren MHP için de geçerli sayılmalı.

Ve bu ülkenin özlemini çektiği, daha çok geliştirmesini beklediği demokrasiye bir kez daha sahip çıkmıştır..