Ardahan'da Ölümlü Kaza Yok!

Yılın ilk çeyreği trafik kazası istatistikleri açıklandı..


2020’nin ilk üç aylık trafik kazası istatistikleri açıklandı. EGM’nin açıkladığı verilere göre yaşanan kaza sayısı 90 bin 603 olurken, ölümlü kaza sayısı aynı dönemde 362 oldu. En az kaza Ardahan’da, en çok kaza ise İstanbul’da yaşandı.


Türkiye genelinde 2020 ilk çeyreğinde yaşanan kaza sayısı 90 bin 603 olurken, ölümlü kaza sayısı aynı dönemde 362 oldu.


Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), 2020 yılı ilk çeyrek (Ocak-Mart) trafik istatisitk verilerini açıkladı. Buna göre; mart ayında toplam 31 bin 602 kaza yaşanırken ilk çeyrekte toplam kaza sayısı 90 bin 603 oldu. Ölümlü kaza sayısı mart döneminde 132 olurken, ilk çeyrekte toplam ölümlü kaza sayısı 362 oldu. Kazalardaki ölen kişi sayısı mart ayında 53 olurken, ilk çeyrekteki kazalardaki toplam ölen kişi sayısı 93 oldu.


Trafik kazalarına neden olan unsurlar sıralamasında ilk sırada sürücüler yer alırken ilk çeyrekte sürücü kaynaklı kaza sayısı 34 bin 633 oldu. Sürücü kaynaklı kaza sayısı mart ayında ise 11 bin 78 oldu. Kazaya neden olan sürücü kusurları verilerinde ise araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmamak ilk sırada yer alırken martta 4 bin 477 kaza 2020 yılı ilk yarısında ise 14 bin 301 kaza oldu.


İstanbul kazada ilk sırada


Trafik kaza ve sonuçlarının illere göre dağılımı sıralamasına bakıldığında; mart ayında toplam 27 bin 41 ölümlü, yaralanmalı veya maddi hasarlı kazanın 3 bin 387 kazası İstanbul’da yaşandı. Ardahan’da ise mart ayında toplam 15 kaza gerçekleşerek en az kaza yaşanan il oldu. İlk çeyrekte ise 90 bin 693 ölümlü, yaralanmalı veya maddi hasarlı kazanın 11 bin 468’i yine İstanbul’da yaşanırken, en az kaza 57 kaza ile Bayburt’ta gerçekleşti.


Uygulanan trafik cezalarının dağılımına bakıldığında mart döneminde kesilen 1 milyon 337 bin 192 cezanın miktarı 549 milyon 830 milyar 469 olurken, ilk çeyrekte 4 milyon 163 bin 145 ceza kesilirken toplam ceza miktarı 1 milyar 673 milyon 344 bin 294 TL olarak gerçekleşti.


Trafikten men edilen araç sayısı ise martta 95 bin 676 olurken, 2020 ilk çeyreğinde toplam sayı 325 bin 155 oldu.



Geride Kalan 51 Yıl…


 


Bugün, 1969 Nisan ve 2020 Nisan..


Bugün benim bir virüsün durdurduğu dünyaya geldiğim gün..


Bugün, birilerinin virüsü bahane edip, kendi ateşlerini   ölçmeyip, önüne gelene ateş ölçtürerek, hasta dediği ve paracıkları topladığı, kendilerinden olmayanları ‘Devlet içinde devlet kurmakla suçlayanların günü..


Benim ise 51 yılı geride bıraktığım bir gün..


Ve bugün dünden farklı olmayan ve tüm virüslere karşın inadına, inadına yaşanılması, direnilmesi gereken bir gün..


Yani bugün 1969’u geride bıraktığım yıl sayısı 51 yıl olmuş..


Fakir Baykurt’tan alınan adımın yazıldığı gün babamın ilk matbaa baskı makinalarından olan teksir makinası ile çıkardığı ‘Fakir Dostu’ adlı gazete ile gazeteciliğin iliklerime işlendiği gün bugün..


Ve ve ben geride kalan onca yıllara dönüp, baktığımda nelerin yaşandığını, yaşanmak istenenlerin ne kadarının yaşanmadığını da hesaplayıp, düşünce heybeme ak düşmüş sakallarım ve gün gittikçe azalan saçlarımla birlikte önüme dökülse de yaşamın böylede güzel olduğunu her geçen yılda daha iyi anladığım bir gün..


İşte yaşam denen bu süreç içinde yani geride kalan 51 yılda sol yanımda yediğim kurşun, yine solumdan aldığım bıçak darbesinin, yeni adı otobanlar, bölünmüşler olan yani kara yolları denen ama günde en az 10 insanın hayatını kaybettiği kan yollarında altına girdiğim traktörün ve arkadan girdiğim kamyonun altından sağ çıkmanın da hayata karşı bir direnme olduğunu anladığım bir gün bugün..



Ve çocuklarımla birlikte yeni bir hayat umuduyla gittiğim Marmara’da yaşanan 99 depremininde içinde olduğu, rahmetli babamın siyasi davaları için yıllarca kaldığı ceza evleri ve sürgünlerde bekleme dahil tüm badire ve darbelere karşın ayakta kalmanın haklı gururunu yaşadığım bir gün bugün..


Bir ömür dedikleri yılları geride bırakıp, 52 yaşına adım atmanın mutluluğu ile bugün insanları ölümle korkutup, para toplayan anlayışlar ile hala kavga içinde olduğumu hissedip, virüs, mirüs demeden hayatıma, yaşananlara, yaşanacaklara eyvallah etmeden bakmamız gerektiğini bir kez daha hemde yeniden doğmuşcasına anlıyorum bugün..


Çünkü ben insanım, son yıllar da güçlü bir lobi kavgası verdiğim süreçte yaşadıklarımın da içinde olduğu yaşadıklarım, yaşayacaklarımmış hepsi beni bugüne taşıyan direnç yada adına kader dedikleri süreç..


Ve direnmeye devam.. 


Birlikte yola çıkan ama geride kalanlar, tüm yüreğim ve kalbimle sevip, sayıp, imkanlar doğrultusunda bir yerlere taşımaya çalışmamı anlamayıp, aldıkları akıllarla, buldukları yenilere inanıp, hiç bir art niyet taşımadan gönülden, candan taşıdığım omuzlarımdan inmeyi tercih ederek, benimle gelmeyenler, bin bir  bahaneyle terk edenler,  kaybolup gidenler, unutulup, adı, sanı akla gelmeyenler gibi art arda biten yıllara teşekkür ettiğim bir gün bugün..


Yani kısacası varsa bir 51 yıl daha geride kalanlardan alınan tecrübelerle birlikte o kalmışsa eğer mutlak yaşanması gereken yeni yıllar da umutlu olmaya, sevdiklerimi mutlu etmeye devam içinde direnme arzusu ve hazırlığı ile 51 yıla ve yaşanması muhtemel yeni yıllara ‘haydi hayat, teşekkürler hayat’ diyorum..


Ha unutmadan iyi ki doğdun deyip, can dostluklarını beni direk arayarak, sanaldan yazdıkları güzel mesajlarla ve torunum Rüzgar’ın beni de kendisiyle coşturduğu o güzel sürprizi yapan aileme ve beni yeniden hayata çeken o gülen her güzel bakışa da çok ama çok teşekkür ederek, yaşamı değil, yaşanacakları yazmaya devam diyorum, birlikte nice yıllara diyerek..


Ardahan'da kaza: Bir çok yaralı var..Ardahan’da kaza: Bir çok yaralı var..


arşiv haber 24/07/2017 tarihli haber/yorum


Kars-Ardahan karayolunda iki otomobilin çarpışması sonucu 2’si çocuk bir çok kişi kişi yaralandı.


Onur Kılıç idaresindeki 75 AG 907 plakalı otomobil, Kars-Ardahan karayolu Otogar kavşağında Erdal Gürbulak yönetimindeki 75 BD 139 plakalı otomobille çarpıştı.


Kazada Semih Asaf (1), Zeynep (17), Seyda Nur (12), Şenay Zencirci (38) ile Sultan (57), Kemal Saltaş (60) yaralandı.


Yaralılar 112 Acil Servis ekiplerince Kars Harakani Devlet Hastanesi ile Kafkas Üniversitesi Sağlık  Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi’ne kaldırıldı.



Basın Özgür mü, Sansür Yok mu?







  Fakir Yılmaz Yazıyorsam Sebebi Var

fakiryilmaz323@hotmail.com


Bir arkadaşım aradı.


Federasyon, Serhat Ardahan Spor derken asıl işin, sevdiğimiz yönün olan gazeteciliği çok aksattın diyordu..


Haklı mı, haklı?!.


Peki ben haklı mıyım?


Yani benim gazeteciliği aksattığımı belirten arkadaşımın basın bayramı yada gazeteciler gününden başka bir zaman arayıp, hal hatırımı bile sormadığı ama gazeteciliği aksattığımı belirtip, eleştirmesi ne kadar haklı bir durum?..


Bilmem ama bu ülkede gün geçtikçe özgürlüğünden bahsetmenin şüpheli hale gelen basın özgürlüğü, yapılan küçük bir eleştiriye aba altında sopa gösteren siyasetçi, idarecinin uyarıları sansür değil de ne olabilir ki; Bizde gerçek işimiz olan, sevdiğimiz mesleğimiz yapalım..


Aslında eskisi gibi çokta ilgilenmediklerimin ve yazmaya bile gerek görmediklerimin de bu yönde yani eskisi gibi haber ve yorumlar yapmadığımı ama o eski gazeteciliğimi özlediklerini belirtmeseler de bu yönde bana yönelik eleştirilerinin olduğunu da biliyorum..


Ve yine biliyorum ki; Onlarda bu ülkede basın özgürlüğünün olmadığını, sansürün OHAL gibi kaldırılsa da hala var olduğunu.


Ve 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını onlarında biz gazeteciler gibi kutlamaya gerek görmediğini..


Fakir Yılmaz


Gazeteci


Ardahan Gazeteciler Derneği


Başkanı



**Yaylalar, yaylalar..


Aslında gönüllü bir sistem olması gerektiğini belirtip,  askerliğini yada çocuğunu, yakınını bedelli askerlik yaptıranları izlerken Yaylalar, Yaylalar türküsü bir öğrenilemez diyen Devlet Bahçeli’nin önerisi tartışılmaya başlanıyor..


Gerek 24 Haziran öncesi gerekse sonrası Başkan Erdoğan’ın asıl başkan yardımcısı olduğunu da ima eden ve bu yönde rahatça öneriler sunan Bahçe’nin bu açıklaması da her ne kadar af konusunda olduğu gibi havada kalsa da Başkan Erdoğan’ın kendisini dinlediğini ve kırmamaya çalıştığını da görmekteyiz.


Gençlerimizin askerlik süreçlerini kısa sürede bitirtip, iş hayatında aktif olması gerektiğini düşünenlerin içinde olan benim anladığım tek şey hayatın kendisi olduğu gibi askerliğin uçuk olmayan şartlarla bedelli olması ve insan kalabalığında dünyanın en büyük ordularından olan ordunun dinamik ve çekirdek bir kadrodan oluşmasıdır.


Sanırım Askeriliğin baştan aşağı değişeceğini açıklayan Başkan Erdoğan’ın düşüncesi de bu yönde..


Ve bunu hayata geçirmek için yardımcısı olan Bahçel’inin kamuoyu oluşturmasını ister gibi..


Bedelli ya da gönüllü olarak baktığımız askeriliğin savaş halinde lazım olan bir kurum olduğunu ama ‘yurtta sulh, dünyada sulh’ diyen bir anlayışın Çin’de ki Kore’de ki gibi bir anlayış taşımadığını da unutmamak gerekir..


Ve Başkan Erdoğan’ın bakışı ile bu olaya bakmak, Bahçeli gibilerinin de fikirlerini dinlemek gerekir..


Yoksa Yaylalar, yaylalar türküsünü söylerken yayla çorbasını yetiştirmek için eğitime, spora, gençliğe yapılması gereken yatırımları geri plana atan ve hastanesi ayrı, gazinosu ayrı, bütçesi sorgulanmayan ve en önemlisi 10 yılda bir yaptıkları çıkışlarla ‘Ülke, siyaset, demokrasi de kim? Önce biz diyen bir anlayış yeniden hortlar..



**Teşekkürler Şefik Öktem


Yaşı 60’ı geçmiş olsa da gönlü hala 20’lik genç delikanlı.


Aşkı ise yaşadığı kenti..


Gecesi, gündüzü bu kenti idare edenlerin nasıl olması gerektiğini anlatmakla geçer, yaşadığı şehrin gelişip büyümesi için kendini paralar..


Gerçi ailesi de öyle değilmliydi?


Kentin ileri gelenleri, şehre katkı sunanlar..


Ve tam bitti derken çok zor şartlar içinde yeniden filizlenen çocukları ile şehrime ne katarım düşüncesiyle yüreği çarpar.


Adı Şefik Öktem..


Yaşı dediğim gibi daha 20 lik..


Aşkı ise tüm moral bozan, şevk kıran, engellemelere karşı tek etmediği ve hala yaşadığı şehri Ardahan..


Şehir Kulübünde otururken baktığı caddede gezenleri nasıl olur katarım bu kentin geleceğine diye düşünür..


İdarecileri ziyaret edip, neler yapılması gerekenleri anlatmaya, uygulatmaya çalışır..


Hiçbir şey yapamasa da döner köyüne, memleketine olduğu köyüne, atadan, dedene kalan arazilerle uğraşır, o yaşına karşın ot biçer, pulur toplar, patos vurur..


Ve hep yakışıklı giyinir, bırakmaz kendisini alienin son ferdi olsa da ayakta olduğunu ortaya koyar ve inadına dimdik yürür..


Adı Şefik Öktem..


Elindeki telefonla arada bir değil, her zaman Ardahan’dan İstanbul’a uzanır, yetinmez Bursa’ya, oradan İzmir’e yetinmez Yurt dışını arar şehrini unutanlara kızar, ‘gelin en azından gençlere sahip çıkın’ diye o yaşına karşın adeta yalvarır..


Yaşadığı şehrin kaymağını yediklerini izler ve hep onlara da  kızar..


Kentin kaymağını, balını yerler ama yerlerinden kalkıp, bu kente sahip çıkma adına mücadele edenlere beş kuruş fayda sağlamazlar diye..


Ve son bir şey daha yapar..


Hem de hiç beklenmedik bir anda, adeta sürpriz yaparak..


Gençler uyuşturucu bataklığına saplanmasın, göç etmesin, dağlara çıkmasın ve yeşil sahalar da kalsın diye yeniden, baştan oluşturulamaya başlanan Serhat Ardahan Spor’a sahip çıkılması adına bir çalışma başlatır..


Önce ailesinden başlar, ardından eski dostlarını arar ve der ki; ‘Ya Allah rızası için şu gençlere sahip çıkın’ diye sitem eder..


Ve bir enerji katar, bu yönde çaba sarf edenlere.. V


e en büyük katkısını bu ulvi davranışı ile ortaya koyar..


Teşekkürler


Şefik Öktem..