Başbakan Yardımcısı: TL. Niye Eriyor Bizde Anlamış Değiliz!!

Kocaeli’nde yeniden milletvekili adayı olacağını açıklayan Işık hükümette başbakanlık yapan Binali Yıldırım dâhil bakanlık yapan herkesin milletvekili adaylığına başvurmasının istendiğini söyledi.


Bir gazetecinin, ‘Piyasaların yaşanan ekonomik dar boğaz dolaysıyla bir hayli zor günler yaşadığı ve bununla birlikte TL.’nin Dolar hariç Ardahan’a komşu Gürcistan Lari’si karşısında bir kayba uğradığını, bunun nedeni nedir?’ şeklinde ki sorusuna karşılık veren Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, ‘ülkede ki ekonominin dar boğazda olduğu yönünde iddiaların gerçek dışı olduğunu, bunu görmek içinde Türkiye’nin diğer dünya ülkeleri arasında ki büyüme hızına bakmak yeter artar. Bu yetmezse işsizlikte yaşanan düşüş göz ardı etmemek gerekir. Buda gösteriyor ki ‘ekonomi kötüdür’ diyenlerin iyi niyetli olmadığı görülecektir.’ diyerek cevapladı.


Açıklamasına,  ‘Ancak tüm bunlara karşın TL.’nin diğer para birimlerine karşı erimesini kendilerinin de anlaşılmaz olarak gördüğünü ve bunun nedenini bulmaya çalıştıklarını belirten Işık, ‘biz buy durumun dış etkenler dolaysıyla olduğuna kanaat getirmekteyiz’ şeklinde cevaplaması dikkatlerden kaçmadı.


Mevcut Milletvekilleri için ön tahammül yapılmayacağını, yeni adaylar içinde genel merkezin karar vereceğine dikkat çeken Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, muhalefetin adayı olabileceği ileri sürülen Abdullah Gül dahil kimin aday olacağının yani muhalefetin aday arayışının kendilerini ilgilendirmediğini de belirtti.



**Terörü Bitirmeye Endeksli Hükümetiz..


Ardahan Valisi Mehmet Emin Bilmez’in yanı AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Orhan Atalay ve kamu görevlilerinin Ardahan Valiliğinin önünde davul/zurna ile karşıladıkları Başbakan Yardımcısı Fikri Işık Ardahan’ın da içinde bulunduğu kentlerin birinci gelir kaynağının hayvancılık olduğunu, bunun yanı sıra kayak başta olmak üzere yayla turizmi olduğunu, hükümet olarak bu yönde yatırım ve çalışmalara ara vermeden devam ettiklerini belirttiği açıklamasında, son hükümetin terörü bitirme politikası uyguladığını ve bundan da bir hayli başarılı olduklarını söyledi.


Kendi memleketi Kocaeli’nin de içinde olduğu batı kentlerine bulunan Ardahanlı sayısının yoğun olduğuna da dikkat çeken Işık, ‘diğer bir hedeflerinin terörün yoğun olduğu bu bölgelerde gerekli huzuru sağlayıp, huzurun getireceği refah sonucu yapılacak yatırımlarla devam eden göçü terse çevirmektir’ dedi.



Bedelli Askerlik Gündemimizde


BAŞBAKAN Yardımcısı Fikri Işık, Başbakan Binali Yıldırım‘ın bedelli askerlik açıklamasını değerlendirerek, “Bizim hepimizin farklı düşüncesi olabilir, ama Sayın Başbakanımız bu konuya ‘müspet bakıyorum’ dedikten sonra hükümetimiz bu konuyu mutlaka değerlendirecektir” dedi.


Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, bir dizi gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Ardahan‘a geldi. Vali Mehmet Emin Bilmez‘i makamında ziyaret eden Fikri Işık, burada gazeteciler sorunlarını yanıtladı. Başbakan Binali Yıldırım’ın bedelli askerlik konusundaki açıklamasını değerlendiren Fikri Işık “Bizim hepimizin farklı düşüncesi olabilir, ama Sayın Başbakanımız bu konuya ‘müspet bakıyorum’ dediktin sonra hükümetimiz bu konuyu mutlaka değerlendirecektir. Bu konuda hükümetimizin yaptığı değerlendirme sonucunda cumhurbaşkanımızın gıyasetinde alınacak karar, hepimiz için geçerli bir karar olacaktır” dedi.


Gündeme ilişkin açıklamalarda da bulunan Fikri Işık, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Abdullah Bey ülkenin cumhurbaşkanlığını yapmış, Ak Partinin kuruluşunda bulunmuş, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve en son Cumhurbaşkanlığı yapmış olan bir şahsiyettir. Biz isterdik ki Abdullah Beyin isminin Ak Parti’den başka hiçbir şekilde anılmaması, ama siyasette su akar yatağını bulur. Siyasette mühendislik hesaplarının çalışmadığı çok bellidir. Mühendislik projelerinin siyasette daha önce denendiğini biliyoruz, ama siyasetin kendi bir doğası var. Siyasetin tabii bir akışı var. Bu tabii akışın dışındaki her proje akamete uğramaya mahkumdur. Bugün Abdullah Bey’in üzerinde oluşturulan projenin de akamete uğraması kaçınılmaz. Biz tabi kendi yolumuza devam ediyoruz. Biz kendi adayımıza güveniyoruz. CHP‘nin ve diğer partilerin hangi adayı çıkartacağı bizim için önemli değil. Kendine güvenenin başkasının adayına göre hesap yapması olur mu? Bizim şu anda maçın tek favorisi diyebileceğimiz bir adayımız var. Dolayısıyla muhalefet ve diğer partiler hangi projeleri üretirseler üretsinler, milletin zorlama gördüğü projeleri, milletin desteğinin olmayacağını çok iyi biliyoruz. Türk siyasi hayatı bu tip zorlama projelerin sonuçlarını çok çok iyi biliyor. Siyasi tarihimizde bunun çok sayıda zengin örnekleri var. Birilerinin topluma nasıl dayatıldığı, toplumun bu dayatmaları kabul etmediğini fevkalade iyi bilen bir ülkeyiz. Bu taleplerin tavandan değil de tabandan gelmesi halinde başarı ancak gelir. Son dönemlerde Abdullah Bey ile ilgili ortaya konulan tablo, tabandan gelen bir talep değil, aksine ‘Tayyip Erdoğan‘ın önünü keseriz’ anlayışının oluşturduğu bir mühendislik çalışması. Ama bunun akamete uğraması kaçınılmazdır ve akamete uğradı.”



**Çoban olmayan Ardahan’da çoban evi dağıtıldı..                  


Ardahan’da gelerek Ardahan Valiliğini, Ardahan Belediyesini ve AK Parti İl Başkanlığını ziyaret eden Başbakan Yardımcısı Fikri Işık çoban sıkıntısının yaşandığı Ardahan’da çoban evi dağıtımını da yaptı.


Ardahan-Artvin-Kars Kalkınma Projesi (AKAKP) tarafından yaptırılan 20 adet çoban evininin dağıtımını yapan Işık daha sonra Ardahan’dan ayrıldı.



Adaylar, sizin değil, parti genel merkezlerini işgal edenlerindir..


24 Haziran’da yapılacak olan Başkanlık ve Milletvekilliği seçimleri öncesi yaşanan manzaraların, bugüne kadar yapılan ve geride kalan seçimlerinde ki manzaraları hiçte aratmıyor..

Çünkü işe girmek için dayı arayanlar gibi siyaset yapanların da her seçimde dayı arayışı içinde olduğu ve dayısının yanı sıra parasının olduğu kişilerin aday edildiği önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de görülmektedir.

Yani seçmen tabanında olduğu gibi kamuoyu nezdinde adı, kariyeri, diploması ve yeri olanlar, ‘aday edilirse, seçimi biz kazanırız’ isimlerin çokta önemi yoktur.

Çünkü sizin beklenmedik bir anda kapınızın çalınıp, ‘Yaptığımız araştırma da, kamuoyu araştırmalarında ve en önemlisi tabandan yani halktan, seçmenden adınız öne çıkıyor. Bu nedenle gelin bizim adayımız olun’ demeyi bekleyenler bir seçim daha değil, ülkedeki demokrasi anlayışının değişmesini beklemeye devam edecekler gibi.

Yani 24 Haziran’da da partilerin genel merkezlerinde dayısı olan aday edilecek ve biz seçmenlerin önüne dayatılacak gibi..

Bunu anlamak için de;  100’e yakın milletvekilinin olduğu ama bir çoğunun tanınmadığı İstanbul başta olmak üzere İstanbul’u takip eden diğer metropollerde ki milletvekillerine bakmak yeter artar bile..

Çünkü şu an aktif olan ve seçimlere giren tüm partiler adeta genel merkezleri, il ve ilçe başkanlıklarında ki işgalciler tarafından ele geçirilmiş, kendiler olmazsa çocukları, çocukları olmazsa parayı veren düdüğü çalanlar aday edileceğini adım gibi biliyorum.

Ve bunların çoğunun dedesi, ninesi ve dayısının yerlerine bıraktıkları isimlerdir..

Yani, siyaset yapmaya heveslenip, kumarcılar gibi çel çocuğunu rızkını alıp, adaylık başvurusu parası olarak partilere yatıran ve ‘bende adayıyım, bende siyaset yapmayı düşünüyorum, beni aday göstermeler halinde iyi bir çıkış yakalanır’ diyenlerin yanında toplum nezdinde, kamuoyunda isimleri kabul görenler boşuna beklemesinler.

Partilerin böyle bir derdi yok..

Mesele devlet dairelerini yıllardır işgal edenler, geçen yaşlarına karşın emekli olmayı akıllarına getirmeyenler ya da yerlerine kızlarını, oğullarını oturttuktan sonra emekli olanlar gibi partileri işgal edenler meselesidir.

Örnek mi?

Adam valilikten alınmış ama hala merkez valisi olarak görevde olan valinin maaşını almaya devam edenlerdir..

Bu durum siyasete de geçerlidir..

Yoksa, kimse beklemesin, ‘He ya biz     kazanmak istiyorsak şu isimle yarışmalıyız’     denilmesini.

Çünkü bu ülkede böyle bir demokrasi     anlayışı yok..

Bunun en son örneği kendisine güvenip, ya kendisi ya da partilisi veya siyasi görüşüne yakın bir isimi cumhurbaşkanı adayı gösterme cesareti bulamayıp, dün demediğini bırakmadığına, ‘AK Parti lideri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan benim cumhurbaşkanı adayımdır’ diyen ve bugün ayrı birer parti olduklarını unutup, adeta AK Parti savunuculuğuna soyunan MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışıdır.

Yani MHP’li biri ya da seçmen ve kamuoyu tabanında adı onay alan bir isimden çok başka, hatta rakip isimlerle yarışa girmeyi tercih     etmiştir.

Bunun yanı sıra geçtiğimiz seçimlerde Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday edenlerdir..

Yani, ya kendisinin ya da ‘Genel Başkanım aday değilse, ben Cumhurbaşkanı adayıyım’ diyen CHP Ardahan Milletvekili ve Dışişlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Öztürk Yılmaz gibi partilisin güvenmeyip, ‘Ciddiye almıyorum’ diyerek, partisi için, demokrasi için kendisinin var olduğunu belirten Öztürk Yılmaz’ı es geçip, başkanlık için günlerdir aday arayışlarına devam eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Veya kazanmaktan çok ideolojik davranmaya devam edip, adına da ya ‘Bileşenler adayıdır, ne yapalım kardeşim’ yada ‘Ahta vefa’ koyduklarını aday eden kendi kararından çok, metropol veya ülke dışında ki diasporanın ve bildiğimiz (!) başka etkenlerin etkisinden hala kendisini kurtaramayan, kamuoyunu, halkı, tabanı dinlediği sanılan HDP’dir..

Kimse de çıkıp, ‘Kardeşim bir dönüp, kamuoyuna sorsanıza, toplumun istemlerine baksanıza, seçmeninizin yanı sıra teşkilatlarınıza, delegelerinize, üyelerinize danışsanıza..’ demez.

Diyemez..

Çünkü genel merkezlerin işgal edenlerin ördüğü duvardan bu yönde beklentileri olanlarıduymaz, görmezler…

Onların adayları ya eski bir siyasetçinin oğlu, yeğeni, yakını, yada fabrikalarına yeni fabrikalar ekleyip, rezistanslar da, villalarda, siyasetçi borsası kurup, yaşayanlardır..

Yoksa; Komünist Partili, Tunceli Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Meçoğlu, Gazeteci Ali Tarakçı’ymış, ben zavallı Fakir Yılmaz’mış geç bunları..

Sonuç toplum nezdinde adı olan, kabul gören isimlerden çok parti genel merkezlerinin içinde ve etrafını saran işgalcilerin dediği     olacak..

Ve kayıp eden sadece memleket değil, her zamanki gibi kendiler olacak..