**YANGIN ÇIKARSA 110’U ARAMAYIN!
*16/10/2016 Tarihli Haberler
Ot yangınlarının yaşanma ihtimalinin yüksek olduğu şu günlerde Ardahan Belediyesi’ne bağlı ALO YANGIN 110 Hattı arzalı.
Belediyenin sanal ortamn da konuyla ilgili yaptığı açıklamada 110 itfaiye yangın ihbar hattımız Telekom’dan kaynaklı bir arıza içermektedir. Çalışanlardan bir görevlimizin telefonuna yönlendirme yapıldı. Ayrıca 155 ile 156 numaralardan da ulaşılabilir. Denilirken bu arzanın uluslar arası bir arzamı yoksa başka şeymi olduğu bildirlemedi.
Aynı zamanda 110’un yönlendirildiği telefon numarasınında yazılmadı dikkat çekilen açıklamada yaşanan arıza dolaysıyla Telekom suçlanırken yangın ihbarının yapılması için Jandarma ve Polis’e yönlendirilme yapılması da dikkatlerden kaçmadı.
**Altında En Zengin İl Ardahan
Ardahanlılar, bankada kişi başına düşen 362,1 liralık altın mevduatı ile “Türkiye’nin altın zengini” oldu.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlediği bilgilere göre nüfusu 99 bin 265 olanArdahan‘da bankada gerçek kişilere ait toplam 35 milyon 947 bin liralık altın mevduatı bulunuyor.
KİŞİ BAŞI 3 GRAM ALTIN
Böylece Ardahan, 362,1 lira ile Türkiye‘de kişi başına düşen altın mevduatının en fazla olduğu il olarak belirlendi. Buna göre Ardahan‘da kişi başına düşen altın mevduatı yaklaşık 3 gram altına denk geliyor.
İKİNCİ SIRADA KIRŞEHİR VARTürkiye’deki iller arasında kişi başına düşen altın mevduatı sıralamasında Ardahan‘ın hemen arkasından Kırşehir geliyor. Bankada toplam 67 milyon 763 bin liralık altın mevduatı bulananKırşehir‘de kişi başına düşen meblağ ortalama 300,4 lira oluyor. Bu da yaklaşık 2,5 gram altın ediyor.
ÜÇÜNCÜ YOZGATYozgat’ta ise 103 milyon 510 bin liralık altın mevduatı bulunuyor. Kişi başına düşen 246,8 liralık ortalama altın mevduatı ile Yozgat, üçüncü sırada yer alıyor. Söz konusu ilin kişi başına düşen altın mevduatı 2 grama tekabül ediyor.
KİŞİ BAŞINA DÜŞEN EN AZ ALTIN ŞANLIURFA‘DATürkiye’de kişi başına altın mevduatının en düşük olduğu il ise 26,5 lira ile Şanlıurfa oldu. Toplam nüfusun 1 milyon 892 bin 230 olduğu Şanlıurfa‘da gerçek kişilere ait bankalarda toplam 50 milyon 210 bin liralık altın mevduatı bulunuyor.
Bu anlamda Şanlıurfa‘nın hemen arkasından 36,8 lira ile Siirt gelirken, bankada kişi başına ortalama 43,9 liralık altın mevduatı bulunan Şırnak üçüncü, 48,4 liralık altın mevduatı bulunan Gaziantep ise dördüncü sırada yer aldı.
Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Van, Kahramanmaraş, Batman, Ağrı, Tunceli,Kayseri, Osmaniye, Mersin, Bursa, Kilis ve Aydın, bankada kişi başına 100 liranın altında altın mevduatı olan diğer iller olarak sıralandı.
İSTANBUL’DA KİŞİ BAŞINA BİR ÇEYREK ALTIN DÜŞÜYORİstanbul’da gerçek kişilere ait 3 milyar 462 bin 915 liralık altın mevduatı bulunuyor. Bu mevduat, 14,6 milyonluk nüfusa oranlandığında İstanbul kişi başına düşen 236,3 liralık altın mevduatı ile Türkiye‘deki iller arasında 6. sırada yer alıyor. Yani İstanbul’da kişi başına bir çeyrek altın hesapta tutuluyor.
Ankara, bankadaki toplam altın mevduatı açısından bakıldığında 912 milyon 576 bin lira ile İstanbul’dan hemen sonra geliyor. Ankara’da ise kişi başına düşen 173,1 liralık altın mevduatı 1,3 grama tekabül ediyor.
İzmir ise 499 milyon 486 bin lira altın mevduatı açısından üçüncü sırada yer alıyor. İzmir’deki gerçek kişilerin altın mevduatında kişi başına ortalama 119,8 lira düşüyor.
Bu arada bankada gerçek kişilere ait toplam altın mevduatının en düşük olduğu il ise Tunceli oldu. Bu rakam Tunceli’de 7 milyon 373 bin lira olarak gerçekleşirken, onu takip eden Siirt‘te 11 milyon 791 bin liralık, Kilis‘te ise 13 milyon 771 bin liralık altın mevduatı bulunuyor.
**DEFİNECİLER MEZARLARA DADANDI!
Ardahan’da Tarihi Yok Oluyor..
Tarih’i ve kültürel eserlerin gerek ilgisizlikten, gerekse bakımsızlıktan yok olup gittiği Ardahan’da şimdide mezarlar talan edilmeye başlandı.
‘Kaleler ve Kuleler Kenti Ardahan’ adıyla bir kitabın yayınlandığı ama 20 yıldan fazladır İl Kültür ve Turizm Müdürünün atanmadığı ve bu müdürlüğün vekilin vekili ile idare edildiği Ardahan’da altın bulmak için birçok tarihi kilise, snegog, kale ve evi alt üst eden defineciler bu kez de eski mezarlıklara daldılar.
Son olarak Ardahan’ın Göle İlçesine bağlı Serinçayır (Çölpenek) köyüne ait mezarlığa dalan defineciler köyün eski mezarlıkların altın umuduyla delik deşik ettikleri görüldü.
**Tuncer Dağ Oğlunu Evlendirdi..
Ardahanlı Mali Müşavir Tuncer Dağ’ın CHP Beylikdüzü’nün genç siyasetçisi oğlu Uğur Dağ, Bektaş ile hayatını birleştirdi.
CHP içerisinde on yıldır aktif görevde bulunan şuan ise CHP’nin Beylikdüzü’nde İstanbul’un en genç Örgüt ve Örgütlenmeden sorumlu İlçe başkan yardımcılığı görevini yürüten, Tuncer Dağ’ın oğlu, genç iş adamlarından Uğur Dağ hayatını Seda Bektaş ile Beylikdüzü World Point Yaşam Merkezinde geçtiğimiz hafta gerçekleşen iki bin kişilik düğün töreni ile birleştirdi.
EKREM İMAMOĞLU KIYDI! GÜRSEL TEKİN ŞAHİT OLDU!
Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından kıyılan nikahta gelin ve damadın nikah şahitliğini CHP Milletvekilleri Gürsel Tekin, Zeynel Emre, Sibel Özdemir ile birlikte Beylikdüzü CHP İlçe Başkanı Av. Taşkın Özer ile aile dostları Hakan Özer, Halime Bayar yaptı.
HALK ADAMI GÜNGÖR ÇERMAN UNUTULMADI
Dağ ve Bektaş aileleri bu mutlu günlerinde merhum Güngör Çermanı’da unutmadı. Düğün salonu girişine yazılan “SENİ UNUTTUK SANMA BUGÜNDE ARAMIZDASIN” isimli bir yazı dikkat çekti. Merhum Güngör Çerman’ın manevi evladı olan Uğur Dağ en mutlu gününde merhum Güngör Çerman’ı unutmadıklarını düğüne gelen davetlilere onun fotoğrafları ile anlattı.
YAZIYORSAM SEBEBİ VAR/Fakir Yılmaz/Gazeteci
**Size benzemeyeceğim..
Ardahan’ın ilk günlük gazetesini çıkaran ve bu yönde verdiğimiz bir yıllık mücadele sonucunda almam gereken ilan hakkımın engellenmesi üzerine yeniden haftalığa dönme kararı vermeye hazırlanırken rahmetli babam matbaaya gelip, günlük gazeteyi neden haftalığa çevirdiğimi sordu..
Ben de Hasan Özdemir’in Ardhan’da vali olduğu dönem de yaşadığımız sıkıntıları ve gelen denetleme kurulunun kararını anlatınca babam bana dönüp dedi ki; ‘Oğlum mücadelen boyunca şunu bil ve unutma.. Düşman seni yenemediği an bu kez taktik değiştirip, seninlşe dost gibi görünüp, seni kendisine benzetmeye çalışır.. Bu nedenle alacağın karar ya onlara benzemek yada bildiğin doğruya devam etmektir’
Yani o sıkıntılı anda yanıma gelip, ‘sen doğru bildiğini yap’ diyerek bana cesaret veren ve Ardahan’a günlük gazete kültürünü kazandıran o günkü müacadelimizde önümüze çıkarılan engellemeler bugünde vasıflı olma mücadelesinde görmüyor değiliz..
Ama yolumuza devam ediyoruz..
Ama benim bugünkü konum Ardahan Dernekler Federasyonu Başkanı olduktan sonra yaşadığım onca sorunları anlatmak olacak..
Çünkü gazetecilikte yaşadığımız sıkıntıların diğer bir benzerini gördüğüm bu alanda da birileri beni kendilerine benzetme çabası içinde olduğunu ve ARDA/FED olarak verdiğimiz mücadele de hep engelleme, arkada konuşma, şerefsizce, alçaka iftiralarla karşılaştığımız bir süreci yaşadığımızıda bilmenizi isterim..
Yani beni ve arkadaşlarımı kendilerine benzetmeye çalışanların güçlü bir Ardahan Lobisi korkusu içinde oyun üzerinde oyun içinde olduklarınıda görüyorum..
**Siyasiler kurşun sıkmak..
Yeni bir seçimin olup, olmayacağı yönünde tartışmaların devam ettiği şu günlerde 7 Haziran’ın sonuçlarını beğenmeyip, 1 Kasım’da ülkeyi yeniden seçime götürenlerin kazanamadıkları belediyeler de kayyum ataması ardından şimdi de siyasi cinayetler işlenmeye başlandı..
7 Haziran sonuçlarını beğenmeyen tek tarafın mevcut iktidarın değil, 1 Kasım’a kadar yolları kesip, Türkiye Partisi olma iddiasıyla yola çıkan HDP’yi kamuoyu nezdinde yıpratan ve aldığı 81 vekilin kendilerinin sayesinde alındığını belirtip, şımaran PKK’nın üstlendiği siyasi cinayetlerin bu ülkenin ana dinamiklerine olduğu gibi barış ve demokrasi yanlısı olanların elini de zorda bıraktığını da belirtmekte fayda var..
Çünkü; ‘Ya herro, ya Merro’ denilerek halkın seçilmişlerine saldırıp, onları görevden alıp, içeri atmak kadar insanları olduğu gibi siyasileri de öldürmek o kadar yanlıştır..
Çünkü benimde içinde bulunduğum kamuoyunun sert bir dille kınadığı bu cinayetlerin siyaset alanını daralttığı gibi bu ülkede siyaset yapan A yada B veya da C partili tüm siyasileri bunaltıp, şaşırtıp, demokrasiyi yok ettirir..
**RÜYAM’DA KİMİ GÖRDÜM?..
Aslında uğurlu günüm Salı..
Siz okurlarımın büyük b ölümünün de içinde bulunduğu toplumun Pazartesi sendoryumunu bende atlatıp, uğurlu saydığım Salı’ya ve ardından Çarşamba, Perşembe derken hazır mesajlarla kutlanan Cuma’dan sonra en sevdiğim gün olan Cumartesi’ye kendimi atarım..
Ve adına; ‘Cumartesi Yazıları’ dediğim yazımı yazarken gerek hafta içinde gerek geride kalan özellerimide okurlarımla paylaşmak istercesine bilgisayarın tuşlarına hızla değil, sakince, dikkatlice hatta bir sevgiliyi okşarcasına dokunur, içimi siz okurlarla paylaşmaya çalışırım ..
Bu cumartesi de öyle oldu..
Hafta boyunca sabahın ilk saatlerinde başına geçtiğim bilgisayarımın açılmasını beklerken dün gece uykumu bölenin ne olduğunu ve neden gece üçte kalktığımı hatırlayıp, sanal beyinli cep telefonumu elime alarak, önce gelen mesajlara sonra bir çoğumuzun içeriğini okumadan başlığına bakıp, yalandan beğendiği facebook’a ardından ülke de ve dünya da yaşananlara bakmak için twitter’e göz attım..
Ve beni uyandıranın neden olduğu aklıma gelince yeni bir cumartesi yazısı daha beynimden kalbime, ardından parmaklarıma oradan da bilgisayarıma akmaya başladı..
Çünkü beni gece yarısı uyandıranın bir rüya olduğu ve o rüya da hayatımın yol haritasını çizen çok değerli birini görmüş, tam olarak olmazsa da şimdi mum ışığı ile aradığım özlediğimi, sevdiğimi görmüştüm.
Rüyamı hatırladıktan ve gördüklerimi iyice hatıladıktan sonra dinlerken olağanüstü bir haz duyduğum Kur’an dinletisi açarak yazıma devam ettim..
Dinlediğim Kur’an hediye ettiğiminin, dün değerini çokta bilmediğimiz, çekip gittikten sonra da gözyaşları içinde aradığımız olması ise bir başka bir eziklik ve arayıştı..
Sizce rüyamda gördüğüm hangi sevdiğim, hangi beni ardından bırakıp, çekip, giden ve gelmesi mümkün olmayan ve bizi bekleyendi..
**Ekmeğe muhtaç bırakmak..
Kamu kesiminde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde görevden çıkarma cezaları veriliyor. Şu anda on binlerce
ailenin ocağında gözyaşı, hüzün ve “yarın ne yapacağım?” kaygısı var. Resmi Gazete’de isimleri yayımlananların
sayısı 100 bini çoktan geçti, daha da devam edeceğe benziyor. İnanın bazılarına memuriyetten atılmak değil
Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olmakla suçlanması daha ağır geliyor.
Şunu belirtelim: Kamuda terör örgütü elemanlarının bulunması zaten kabul edilemez. Girenlerin önemli bir
bölümü de AKP döneminde işe alındı. Kamu görevine son verilenlerin tamamının FETÖ’cü olduğuna kimse
inanmaz. Görevden alınanlardan tanıdıklarınıza bir bakın. Atatürkçü, laik, çağdaş isimler de bu furyada
görevden alınıyor.
Sadece bu alandamı oluyor ki bunlar?
Hayır tam tersi hemen her alanda yaşanan bu durum bizim camiamızda da yaşanıyor..
Son olarak benimde bir dönem gazete çıkardığım Kocaeli’nin en önemli gazetecilerinden olan Güngör Aslan’ın da gazetesine el konulup, ekmeğe muhtaç bırakıldığını öğreniyorum..
‘Kendisini arayıp, yapabileceğim bir şey var mı? diye sorduğum bir anda Ardahan’da beni arayan eşim basın müdürlüğünün ilanımızı iki aylığına askıya aldığını öğreniyorum..
Beni de şok eden bu gelişmenin gerekçesi de gazetemizin bo yalarının kurumadan basına götürüldüğü ve baskı hataları olduğu için olduğunu öğreniyordum..
Eşimin gergin ses tonunu ‘Bir şey olmaz hanım, neye dayanmadı ki buna da dayanmayalım’ diyerek yumuşatmaya çalıştığım bir sıra da bu ülkede birilerinin birilerini ekmeğe muhtaç hale getirmekle meşgüldü..
**Ayrılıklar hep zordur..
Ülkenin komşuları ile olan sorunları, komşuların emperyalist güçlerce işgal edilmeye çalışması, toprak ayrımları ve parçalanmalarını tartışıldığı bir sürecin yaşandığı şu günlerde yeniden ısıtılıp, önümüze getirilen başkanlık sisteminin ayrışıma neden olacağı da konuşulmakta..
Yani önce Başkanlık, ardından bu başkanlığı başında olacağı eyaletler ardından herkesin kendisini yönettiği öz yönetimlerin gündeme gelebileceği korkusu ve travması yaşanıyor ülkemde..
Evet benim de desteklediğim ve istediği başkanlık sistemine geçmeye çalışan ve 10 yıla yakındır bir çok sorun ve sıkıntıya neden olan sistemden ayrılmak istemeyen ülke zorda..
Başkanlık gelsin mi, gelmesin mi?
Sistem yenilenerek kalsın mı, kalmasın mı?
Başkanlık gelirse yapabilir miyiz, yapamaz mıyız?
Bölünür müyüz, bölünmez miyiz?
Soruları ile tartışılmaya devam eden sistem değişikliği bu ülkeye ne getiri bilmem ama bana sorarsanız kavga etmeden tartışılması en güzeli..
Çünkü Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasından bu yana zaten sistem değişmiştir..
denilen bir ülkedeyiz..
Ve Reis denilip, üzeri kapatılmak istenen Başkanlığı zaten o günden bugüne kadar Başkan olarak yapan bir Erdoğan bunu resmileştirmek istiyor..
Evet başkanlığı bende ama ülkemin bölünmeden istiyorum..
Bu ülkenin sistem değişikliğine olan ihtiyacın daha çok tartışılmadan, kan, revan bulaşmadan gerçekleşmesinde yanayım..
Zor ama şart olan bu değişikliği bir an gerçekleştirmek bu ülkenin önünü olduğu gibi hepimiz rahatlatacağına inananlardanım..
Kısacası aşklardan, sevdalardan, sevdiklerinizden, alıştıklarınızdan
ayrılırken yaşanan aynı duygu gibi 100 yıldır yaşadığımız sistemde de ayrılmak zor olsa da şarttır..