

.jpg)
Son Valiler kararnamesi ardından başta ve çoğunlukta yerel gazeteler olmak üzere bir çoklarının ‘Kral Öldü, Yaşasın yeni Kral’ manşetleri attıklarını, kiminin ise gelene ‘paşam’, gidene ‘poşam’ dediği bir sürecin yaşandığını görmekteyiz..
Havuz, yandaş, hatta Kral’dan daha çok Kralcı denilerek yalakalıkla suçlanan ulusal basın ve medyanın yanında Mahalli Basın, Yerel Medyanın da içinde olduğu basın ve medyanın son yıllardaki olağanüstü değişimine baktığımızda ‘yazıyor, yazıyor’ diye haykıran gazetelerin yaşanan bu duruma karşı direncini de görmekteyiz..
Ulusal’da aynı manşetlerle çıkan, vatan-millet-sakarya edebiyatı ile mehter marşı çalan onca besleme basın ve medyanın etkisinde kalıp, kendilerini ona benzetmeye çalışan mahalli basının şu son günlerdeki manşetlerine bakınca suçun büyüğünün basın ve medyadan korkan, onları ayakta tutan gazetecileri çeşitli suçlamalarla sabahları kapılarını çalıp, alan, tutuklatan iktidarın bile güldüğünü ve hatta benim gibi kızdığını da görmüyor değilim..
Çünkü iktidara yakın, ihale alan iş adamlarının oluşturduğu havuzda haber ve manşet hazırlayan ulusal medya ve basının hediye olarak kamu kurumları olan kuruluşlarda aldığı reklamların kaymağı ile onca borazanlığına karşın oluşturamadıkları kamuoyunda yine de oy kaybına uğrayan iktidarın bürokratlarına yaranma yarışı içinde bir Mahalli Basın ya da diğer adıyla Yerel Basın görmekteyiz..
Bunun da nedenine baktığımızda vatandaşın, millettin, halkın yani diğer adıyla okurun ‘günlük bir gazete’ almaktan yoksun oluşu dolayısıyla yazdıklarını, çektikleri görüntüleri izletip, reyting alamadıkları için iktidarın ve onun bürokratlarının elinde olan resmi ilanlara mahkum olan ulusal ve mahalli basın görmekteyiz..
Kendisini devlet yerine koyan bir iktidarın valilerinin elinde olan resmi ilanlar dolayısıyla ‘Yazıyor, yazıyor’ diyemeyen, yazdıkları ve görüntüledikleri ciddiye alınmayan bunların tam karşısında bu işi yani gazeteciliği hakkıyla yapanların direnci ve bu dirence verilen desteğin oluşturduğu havanın estirdiği rüzgarla bugün oylarının %30’lara kadar düştüğü ileri sürülen bir hükumetin bir an önce durum değerlendirmesine gidip başta Dünya ve Avrupa Kriterleri olmak üzere Anayasanında 4. kuvvet diyerek yanında olmaya çalıştığı gerçek gazetecilerin ellerinden alınmak istenen özgürlüklerin işe yaramadığını da algılamalıdırlar..
Ahmet Altan’ların, Nazlı Ilıcak’ların ve isimlerini saymaya kalkarsam köşeme ayrılan yerin ve sayfaların yetmeyeceği kadar gazetecinin tutuklanıp, hapse atıldığı bu ülkede ‘Yazıyor, yazıyor’ sesi duyulmadıkça özgür basından, demokrasiden, insan haklarından ve en önemlisi halkın haber alma özgürlüğünden bahsedilemez..
Hem de Ergenkon denen operasyonlar ardından iktidarın tutumundan değil meslektaşlarının yüzünden hapsedildiğini ileri sürüp şu an tutuklu bulunan gazetecileri konuşmaktansa iktidar sözcülüğüne ve akil adamlığa soyunan Nedim Şener’lerin, mehter marşı çalan Tan’ların, kendisini iktidarın ortağı, akil adam yerine koyup, ‘parti kapatılsın’ diyen Perinçeklerin ve resmi ilanlar yetmez, aldıkları cezalar affedilir beklentisi içine girip, kıvırtan oncalarının attığı, ‘Kral Öldü, Yaşasın yeni Kral’ manşetlerine rağmen..

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye‘deki yeni tip koronavirüs vaka ve ölüm sayısına ilişkin son bilgileri Twitter hesabından paylaştı. Bakanlığın verilerine göre son 24 saatte Türkiye’de 3 bin 148 yeni vaka tespit edildi, 75 kişi ise hayatını kaybetti. Son verilerle birlikte Türkiye’de koronavirüsten ölenlerin sayısı 649’a, toplam vaka sayısı ise 30 bin 217’ye yükseldi.
Sağlık Bakanı Koca paylaşımında, vaka sayılarına dikkat çekti. Günlük test sayısının yakında 30 bini bulacağını belirten Bakan Koca, “Artan test sayısına göre vaka sayısındaki artış düşük seyrediyor” dedi.
Bakan Koca paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Günlük test sayımız yakında 30.000’i bulacak. İyileşen hasta sayımızdaki artış hızı devam ediyor. Artan test sayısına göre vaka sayısındaki artış düşük seyrediyor. Virüs, gücünü temas ortamından alıyor. Virüse bu fırsatı tanımayalım. Evde kalalım.
Azerbaycan’da salgın sebebiyle mahsur kaldılar..
Ardahan’ın Çıldır ilçesine 12 kilometre uzaklıktaki Meryem köyünde oturan Sadegül-Zeki Türköz çiftinin altı çocuğundan tek erkek olan Türkay Türköz, evlenmek için amcasının oğlu Murat Türköz (42) ve amca oğlunun Azeri uyruklu eşi Aybeniz Türköz (35) ile birlikte 11 Mart’ta Azerbaycan‘ın Kazak kentinin Işıklı köyüne gitti. Türköz, burada kuzeninin eşinin arkadaşı Azeri kızı Şahnisa Mehmedova ile yüzük taktı.
Orada yapılan düğünün ardından Türkay ve Şahnisa Mehmedova Türköz çifti ile kuzeni Murat ve eşi Aybeniz Türköz çifti, Türkiye’ye dönmek üzere 13 Mart’ta yola çıktı. Türkiye ile Gürcistan arasındaki Aktaş Sınır Kapısı’na gelen Türköz çifti, koronavirüs nedeniyle kapıların kapatılması üzerine giriş yapamadı. Sınırda bir süre bekleyen yeni evli çift ile akrabaları, geçişlerine izin verilmeyince Kazan kentindeki Işıklı köyüne geri dönmek zorunda kaldı.
“KAPILARIN KAPANDIĞINI ÖĞRENDİK”
Anne ve babası ile cep telefonu ile sık sık görüşerek hasret giderdiğini söyleyen Türkay Türköz, “Amcamın oğlu Murat Türköz’ün Azeri olan eşinin ülkesinde bir kız arkadaşı vardı. Telefonla tanıştık, görüştük ve evlenmeye karar verdik. Murat Türköz ve eşi Aybeniz ile birlikte 11 Mart’ta Azerbaycan’a gidip Şahnisa’yı istedik. Ailesi ‘evet’ deyince orada yüzük taktık. 13 Mart günü döndüğümüzde kapıların koronavirüs nedeniyle kapandığını öğrendik. Türkiye’ye giremedik ve eşimin köyüne geri döndük. Cumhurbaşkanımızdan bize yardımcı olmasını istiyorum. Çünkü köyde annem ve babam yalnız yaşıyor. Babam görme engelli. Ailemin tek erkek çocuğuyum. Evde hayvanlarımız var. Tarlaların sürülmesi lazım. İşlerimiz hep kaldı” dedi.
Ha unutmadan iyi ki doğdun deyip, can dostluklarını beni direk arayarak, sanaldan yazdıkları güzel mesajlarla ve torunum Rüzgar’ın beni de kendisiyle coşturduğu o güzel sürprizi yapan aileme ve beni yeniden hayata çeken o gülen her güzel bakışa da çok ama çok teşekkür ederek, yaşamı değil, yaşanacakları yazmaya devam diyorum, birlikte nice yıllara diyerek..

Ankara’da masa başında hazırlanan plan ve projeler kapsamında etrafına turistik tesislerin yapılmasına izin verilmeyen, olanların ise ruhsat alamadığı Çıldır gölünün çevresi ve kendisi koruma adı altında yeniden yapılaşmaya yasak alan ilan edilmesine karşın ziyaretçilerin akınına uğramaya devam ediyor..
İçinde dokuz çeşit balığın hayat bulduğu Çıldır gölü yaklaşan kış öncesi iyiden iyiye soğuyan havaların etkisiyle de yüksekliği yarım ila bir metreyi bulan hırçın dalgalarla kendisini ziyaret edenleri donmadan önce selamlarken, içilecek kadar temiz olan suyu çevreden akan pis sularla kirlenmeye devam ediyor. Suyunu hortumlayan Arpaçay ‘Zorluhes barajına’ karşın etrafında bulunan derelerin kirli de olsa getirdiği sularla beslenerek hayatta kalmaya devam ediyor..
Ardahan Çıldırlı Uzman Çavuş şehit düştü. Kocaeli’nin Gebze İlçesinde Mevlana Mahallesinde oturan ve Çıldır doğumlu olan Jandarma Uzman Çavuş Metin Dalgıç kurtatrılamayarak hayatını kayıp etti.. Görev yaptığı Kars’ta 45 gün önce meydana gelen bir olay sonrası Kars Devlet Hastanesinde yoğun bakıma kaldırılan Jandarma Uzman Çavuş Metin Dalgıç, 45 gün sonra yaşam savaşını kaybetti.
Çıldırlı Dalgıç için Gebze Mevlana Mahallesi Kocatepe Camisinden kılınan cenaze namazının ardından şehidin naşı askeri törenle şehitliğe defnedildi.