Kaftancıoğlu Hapiste!


SÎZDE KONUĞUMUZ OLUN..



Gazeteci Fakir Yılmaz Pazar Günleri ve Hafta İçi Özel Programlarla TEMPO TV’de 


Sizde Tempo TV ekranına konuksunuz..



MERHABA Ardahan’daki gelişmeleri görüntülü izlemeniz için youtube ArdahanTV Kanalımıza abone olmanız umuduyla. Son iki haberimiz için TIKla abone ol, izle..  


Bu haber aşağıda ki linki kopyalayarak izleyebilirsiniz..


https://www.youtube.com/watch?v=x_54lQa4WaQ&ab_channel=ArdahanTV


Kaftancıoğlu, 5 yıldan az ceza aldığı için denetimli serbestlik hükümleri uygulandı, cezaevinde yaklaşık 5 saat kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Yargıtay’da 4 yıl 11 aylık hapis cezasının onanmasının ardından kesinleşen cezasının infazı için teslim olmak üzere İstanbul Adalet Sarayı’na gitti.


İnfaz Savcılığınca işlemleri tamamlanan Kaftancıoğlu, Silivri Cezaevi’ne gönderildi.


5 yıldan az ceza alan Kaftancıoğlu’nun denetimli serbestlik hükümleri gereğince cezaevine giriş-çıkış yapması gerekiyordu. 


Kaftancıoğlu, Silivri Cezaevi’ndeki işlemlerin ardından denetimli serbestlik kapsamında tahliye edildi. Kaftancıoğlu, dışarda kendisini bekleyen partililere seslendi.


Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Kaftancıoğlu’nun mahkumiyetine karar verilen davanın temyiz incelemesini 12 Mayıs’ta tamamlamıştı.


Yüksek mahkeme, Kaftancıoğlu hakkında, sosyal medya paylaşımları nedeniyle “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret”, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlarından verilen 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezasını onamıştı.


Kaftancıoğlu’nun, ”Terör örgütü propagandası yapmak”, ”Halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek” suçlarından ise beraatine karar verilmişti.


Canan Kaftancıoğlu kimdir?

Kaftancıoğlu, 3 Şubat 1972 tarihinde Ordu ili, Mesudiye ilçesi, Çiftlik Sarıca köyünde ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası ilkokul öğretmeni, annesi ev hanımıdır. 1979 yılında Ordu Atatürk İlkokulu’nda başladı. Ordu’da bulunan Hamdullah Suphi Tanrıöver Ortaokulu’ndan sonra 1986 yılında Ordu Lisesi’ne başladı ve 1989 yılında mezun oldu. Üniversite yıllarına kadar tüm eğitimim boyunca okul voleybol takımında yer aldı. 1989 yılı ÖYS sınavında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Doktor olarak mezun olduktan sonra Sivas Suşehri Devlet Hastanesi acil biriminde hekim olarak çalışmaya başladı. Burada sonradan eşi olacak Ardahan Hanak Koyunpınar (Saskara) köylü Ümit Kaftancıoğlu’nun yakını Dr. Ali Naki Kaftancıoğlu ile tanıştı.


1997 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’nda Adli Tıp ihtisasına başladı. 2000 yılında TiHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)’da vaka taraması yaparak “İşkence Olgularının Adli Tıbbi Değerlendirilmesi” isimli teziyle ihtisasını tamamladı.


2000 yılı nisan ayında Bağcılar’da Özel Işık Tıp Merkezi’nin kurucu hekimlerinden biri olarak yer aldı ve Genel Koordinatör olarak görev aldı.


Öğrencilik yıllarından itibaren çeşitli dernek ve demokratik kitle örgütlerinde görev aldı. Toplumsal Bellek Platformu’nun kurulmasında önayak oldu.


Ardahan ili Koyunpınarı köyüne Ümit Kaftancıoğlu Kütüphanesi yaptırarak MEB’na bağışladı. Yine Esenyurt Erenler Cemevi ve Kültür Vakfı ile Ardahan Dernekler Federasyonun kütüphanelerini kurarak insanlarımızın kitap okumalarına katkıda bulunmaya çalıştı.


2009 yılında yakınları siyasi cinayetlerde kaybetmiş aileleri bir araya getirerek Türkiye’de bu cinayetlerin yeniden tartışılmasına önayak olan Toplumsal Bellek Platformunu kurdu.


Yakın tarihimizde yaşanan faili meçhul bırakılmış cinayetlere dikkat çeken Yalın Ses yayınlarından 2009 yılında yazdığı “Benim Babam Bir Kahramandı” isimli derleme kitabı bulunmaktadır. İletişim yayınlarından Müge Tuzcuoğlu derlemesi “Roboski İstenmeyen Çocuklar” ve Um:Ag yayınlarından Eren Aysan derlemesi “Bir Eflatun Ölüm” isimli kitaplara yazı katkısı sunmuştur.


Bilimsel ve sosyal alanlarda yayınlanmış yüzü aşkın makalesi vardır. Birleşik Haziran Hareketi geçici yürütmesinde görev almıştır. Ümit Kaftancıoğlu Öykü Ödülleri düzenleme komitesindedir.


22 Mayıs 2010 tarihinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasıyla birlikte CHP’de ki değişime katkı sunmak amacıyla 2011 yılı Ekim ayında CHPİstanbul İl yönetiminde görev yaptı.


2011-2012 seneleri arasında CHP İstanbul Basın, Kültür ve İletişimden sorumlu il başkan yardımcılığı, 2012-2014 yılları arasında İl başkan vekilliği, basından sorumlu il başkan yardımcılığı görevini sürdürmüştür.


30 Mart 2014 yarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde İstanbul Maltepe belediye başkan adayı oldu


Canan Kaftancıoğlu, toplumsal etkinliklerde sorumluluk almak, motorsiklet kullanmak ve seyahat etmekten hoşlanır. Halen kurucu ortağı olduğu özel bir sağlık kuruluşunda genel koordinatör olarak çalışmaktadır.


Canan Kaftancıoğlu, Dr. Ali Naki Kaftancıoğlu ile evli olup Çağım Işık isminde bir kızı vardır.


Canan Kaftancıoğlu’nun eşi Ali Naki Kaftancıoğlu, 11 Nisan 1980 günü solcu olduğu için 5 kurşun ile Ahmet Mustafa Kıvılcım tarafından öldürülen yazar, derlemeci ve radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlu’nun oğludur.


Ülkücü kimliğiyle bilinen Ahmet Mustafa Kıvılcım, “Onu solcu olduğu için öldürdüm” diye ifade verdikten sonra aldığı ömür boyu hapis cezası Askeri Yargıtay tarafından bozuldu, ardından 4 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.


13 Ocak 2018 tarihinde yapılan CHP İstanbul 36. Olağan İl Kongresi’nde CHP İstanbul İl Başkanlığı’na seçildi.


Kitapları : 

2014 – Roboski İstenmeyen Çocuklar (Müge Tuzcuoğlu derlemesi) katkıda bulundu

2013 – Bir Eflatun Ölüm (Eren Aysan) katkıda bulundu 

2009 – Benim Babam Bir Kahramandı



GAMBİYA DİKTATÖRÜ GİTMEK İSTEMEYİNCE..

Aslında bugün size nereden estiyse gece yarısı uyanıp, internetten arayıp, vikipedi de bulduğum ve uzun uzun okuyarak, incelediğim 24 Milyonluk Kuzey Kore’nin Diktatörünü anlatacaktım..

Babadan çocuğa, yakına, akrabaya kalma bir ülkeyi yöneten bir oğulun devam ettirdiği dikta rejimi ile idare edilen 24 Milyon insanın nasıl, hangi şartlar altında yaşadığını ve bu insanların nasıl olup babadan oğula geçen bir diktanın önüne geçemediğini inceledim.

Ve aslında bir dikta rejimi altında nasıl yaşanabildiğini merak edip, uykudan aniden fırlayıp, dikta bir rejim ile idare edilen ülkeler arasında ilk aklıma gelen Kuzey Kore’yi ve orada yaşananları inceleme, kendimce bir kez daha tanıma imkânı yakaladım, ülkemde yaşanan diktatör, ‘dikta rejimine gidiyoruz’ tartışmalarını düşünürken…

Darbecilerden kalma Anayasanın değişmesi için gecesini gündüzüne katan ama 20 yıldır hala bunu başaramayan bir iktidarın ve ‘Bizde bakan olacağız’ hayalleri kurup, ülkeyi dikta rejime doğru götürdükleri ileri sürülenlere koltuk değneği olanların da benim gibi bir gece yarısı kabus görmüşcesine uyanıp, böyle bir araştırma yapıp, yapmadıklarını da merak ederken halkında yaşananlardan bi haber olduğunu ve benim gibi ekmek derdine düşüp, kendisinin olmazsa da çocuklarının geleceği ile hiçte ilgilenemediğini anlıyordum bir adamın her an her yerde nefesini hissettirdiği Kuzey Kore halkının durumunu bir kez daha görüp, okurken..

Ve birinin diktatör olmak için çabalarken birilerinin nasıl olup ta vatan-millet-sakarya edebiyatları ile uyutulup, ‘Biz olmasak ülke bölünür’ kandırmacısını yuttuğunu da anlıyordum babadan oğula kalan bir dikta ile yönetilmeye devam eden, herkesi düşman ilan edip, milli gelirinin büyük bölümünü silaha yatıran Kuzey Kore’yi incelerken..




Evet bugün Kuzey Kore’yi ve oradaki dikta rejimi anlatmak isterken radyoda dinlediğim bir haber dikkati mi çekti ve dünyayı yine diktatörlerce idare edilen ve bugün darmadağın olan Suriye, Irak ve Ortadoğudaki dikta rejimi ile yönetildikleri için bugün kan, revan içinde olan çadır ülkelerle farz sayan bizim basının nasıl olupta dünyanın diğer ucunda bulunan ve bölgesinin en küçük ülkesi olan Gambiya ile ilgilendiğini de merak ettim.

Ve gün boyu aklımda kalan bu haberi unutmayıp, bu kez sabah erkenden uykudan uyanır uyanmaz 7-8 uçakla birçok ülkeyi dolaşan Erdoğan’ın da gitmediği ülke olarak bildiğim Kuzey Kore gibi Gambiya’yı da inceleme fırsatı buldum.

Ve karşıma çıkan ilk şey yönetim şekli oldu.

Diktatörlük..

Peki ne olmuştu bir çoğumuzun hangi kıtada, ne yiyip, ne içtiğini bilmediğimiz Gambiya’da..

Evet orada da bir diktatör varmış ve yapılan seçimler de yenilmesine karşın iktidarı bırakmak istemiyormuş.

Ve çok ilginçtir onunda yönetim rejimi cumhuriyetmiş…

2 Milyonluk nüfus, 2 bin 500 kişilik bir orduya sahip bu ülkede yaşananlarda Kuzey Kore’de yaşananlardan farklı değilmiş..

Yani 12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz gibi ihtilaller yapılan bizde olduğu gibi 30 yıl önce yapılan ihtilal başa gelip, 30 yıl gitmeyen, gidince de anayasaları başta olmak üzere yönetim anlayışları ile yeni diktalar halka hediye edenlerin ülkesi konumundaki Gambiya’da er geç yapılan bir gerçek seçim ile yenilen diktatörün gitmek istememesi üzerine komşu ülkelerin müdahalesiyle karşı karşıya gelmiş..

Ve bu yazıyı bitirirken Gambiya diktatörü olan ve sandıktaki yenilgiyi kabul etmeyerek koltuğunu bırakmayan Diktatör Jammeh’e karşı Afrika ülkeleri düğmeye basmış, Gambiya topraklarına girmişlerdi.

Yalnızca 2 bin 500 askeri bulunan Gambiya’nın bir dış müdahaleye direnmesi imkânsız görünürken burada da ABD’nin elinin olduğunu görüyordum, ‘ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan kritik bir son dakika açıklaması geldi.


Bakanlık, Gambiya’daki krizle ilgili olarak ‘Senegal’in askeri müdahalesini destekliyoruz’ dedi.’ haberini okurken.

Yani işin kısa öyküsüne dönecek olursak, artık; ‘Siz kim oluyorsunuz, ben istediğimi yaparım’ demekle işlerin yürümediği bir dünyanın olduğunu ama olan da halka oluyordu şu, ‘Bu ülkenin bekası benim ondan ben iktidarda kalayım da ne olursa olsun’ deyip, her şeyi kendisine göre ayarlamaya çalışanlara da kalmayan dünyada…



arşiv haber 22/07/2019 tarihli haber/yorumArdahan’ın Gelini Kaftancıoğlu:


Kürt sorunu kısa sürede çözülebilir


Yerel seçimlerdeki işbirliğini ‘Demokrasi İttifakı’ diye niteleyen Ardahanlı gelin, CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, “Bu yan yana durabilme hali, elbette Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır” dedi. Kaftancıoğlu şöyle devam etti: “Parlamentoda kurulacak heyet, komisyon, adına ne dersek diyelim, dışarıda vatandaşlarla, sivil toplum örgütleriyle, ‘akil’ ya da farklı yapılarla bir araya gelip, orada bir irade konulduğunda rahatlıkla çözülebilecek bir sorundur.”


Ardahna Hanaklı Kaftancıoğlu ailesinin gelini olan CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, katıldığı televizyon programında Kürt meselesinin çözümüne dair mesajlar verdi.


CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Kürt sorununun Meclis’te kurulacak bir heyet, sivil toplum örgütleri ve ‘akil’lerin olduğu yapıların yer aldığı bir süreçle rahatlıkla çözülebileceğini söyledi. Kaftancıoğlu yeni bir anayasanın da tesis edilmesi gerektiğini ifade etti.


Halk Tv’de yayınlanan ‘Medya Mahallesi’ programında Ayşenur Arslan’ın konuğu olan Kaftancıoğlu, “İstanbul İttifakı için bir araya gelen bileşenler, Demokrasi İttifakı adı altında bir yere birlikte gidebilir mi?” sorusu üzerine “Demokrasi İttifakı, İstanbul’da da Türkiye’nin bir çok yerinde de hukuk çatısı altında, adalet çatısı altında bir araya gelen ve ortak hak arayışında yan yana durabilen insanların ortaya çıkardığı bir sonuç. Bu yan yana durabilme hali, elbette gelecekte de Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır” diye yanıt verdi. Kaftancıoğlu şöyle devam etti:


‘DEMOKRASİ İTTİFAKI BUNUN OLABİLECEĞİNİ GÖSTERDİ’


“‘Çözüm Süreci’ başladığı dönem Genel Başkanımız (Kemal Kılıçdaroğlu) iki ana şey söylemişti. Birincisi; “Kürt sorununun çözümü için ben Genel Başkan olarak riski alıyorum ve siyasi hayatıma mal olsa bile her şeyi yapmaya hazırım” demişti. Cumhurbaşkanı çıkıp “Senin bir şeyine ihtiyacımız yok” demişti. İkinci ve daha önemli cümlesi şuydu: Kürt sorunu Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülmeli. Bunun anlamı neydi: TBMM halkın iradesinin temsil edildiği yer. Parlamentoda kurulacak heyet, komisyon adına ne dersek diyelim, dışarıda vatandaşlarla, sivil toplum örgütleriyle, ‘akil’ ya da farklı yapılarla bir araya gelip, orada bir irade konulduğunda rahatlıkla çözülebilecek bir sorundur. Bu seçimlerde ortaya çıkan tablo, Demokrasi İttifakı diye tarif edilen tablo, tam da bunun olabileceğini göstermesi açısından çok kıymetlidir. Eğer siz yeni bir anayasayı tesis ederseniz, eğer Kürt sorunu başta olmak üzere sorunları ortaya koyar ve millet iradesiyle bunu çözmek için araçlar yaratırsanız emin olun çok kısa sürede çözülecektir.”


‘BİRLİKTELİK PARLAMENTOYA DA YANSIYACAKTIR’


CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, “Millet İttifakı, sadece Millet İttifakı’yla kalmadı. Onun için Demokrasi İttifakı diyorum. HDP çok net destekledi. Sol kesimden destek aldı. Saadet Partisi bile aslında kadroları itibarıyla destekledi. Bunun parlamentoya yansıması hiç kolay olmaz. Bunu peki tabandan gelerek yükseltmek mümkün mü?” sorusu üzerine de şöyle dedi:

“Elbette mümkün. Eğer siz tabanda bir uzlaşı sağladıysanız, insanları adalet şemsiyesi altında bir araya getirdiğinizde bu ister istemez parlamentoya yansıyacaktır. Yerel seçimlerde bu bir araya gelen isimler arasında bir pazarlık söz konusu değildi. Bu birliktelik, bir süre sonra bazı yasal düzenlemelere de, parlamentoya da yansıyacaktır.”



Gazetelerin Kanlı 3. Sayfası..


Ülkenin sınır kenti, Kafkaslara komşu kentinden aynı gün içinde iki intihar haberini yaptıktan, tıklanıp, içeriği okunmadan ya yalandan beğenenilmeden yada başlığa bakıp kendince yorumlar yapılan ve okunupta, ‘falanda Fakir Yılmaz’ı okuyor, sitesini takip ediyor’ demesinler diye beğeni ya da yorum yapmadan geçilen haberlerimin linklerini paylaşıp, okurlarıma duyurduktan sonra , başta bir çok Ardahanlı hemşehrimin de yaşadığı ve Ardahanlı olan Belediye Başkanının yönettiği İstanbul Esenyurt’ta olmak üzere bir çok intihar ve cinayet haberleri akıyordu, bilgisayarımın sağ at köşesinde gelen son dakika haberleri ile..


34 yıldır her gün ülke ve dünya gündemi ile ilgili köşe yazarlığı da yapan bir gazeteci olarak sık sık yaptığımız ve en çok okunan ama ‘neden’ denilmeyen haberleri başında gelen intihar haberlerini yaparken biz gazetecilerin hazırlayıp, çıkardığı gazetelerin 3. sayfalarının neden Ortadoğu gibi kanlı olduğu da aklıma geldi.


Ortadoğu deyince de insanların yaşamına, dünyaya yön veren siyasetin ne durumda olduğuna bakmak için bu kez de son dakika haberlerinin siyasi haberler kısmına bir göz attım.


İlk bakışta gördüğüm başta dışişleri  bakanının, ‘S-400’ler ve İran, Suriye konusunda aramızın limoni olduğu dolarcı ABD’ye yönelik olarak; ‘Münbiç’te tehdit devam ederse  bizde Doğu Fırat’a gireriz’ şeklinde yorumunu görünce , siyasison dakika haberlerinin de ,  3. sayfa cinayet haberlerine benzer şekilde,  kan gölüne çeviren, sonrasında da çatışma veya savaş getiren bir çok tehditlerle dolu haberler olduğunu üzülerek ve endişe ile gözlemledim . 


Ve insanların özel hayatlarında olduğu gibi kentler arasında, ülkeler hatta AY gibi uzayda bulunan varlıklar için hep bir kavga ve birbirini anlamaz durumda olduğunu düşünerek yeniden biz gazetecilerin haberi ile dolu, kanlı 3. sayfalı gazete sayfalarını hatırlayıp, bugünkü yazımın ana konusunda çok uzaklaşmadan bunun nedenini kendimiz ile, size, her sabah gidipte bir gazete bayisinde günlük bir gazete almaktan aciz olan bizlere sorduğum soruyu yeniden sormayı hatırladım.


Evet, gerçekten okuduğumuz yada gördüğümüz 


de göz attığımız gazetelerin 3. sayfaları neden hep intihar, cinayet haberleri ile dolar?


Ve bu haberlerin başını neden erkeklerin intihar da, kadınların ise cinayet haberlerinde adeta yarıştığı dikkatinizi çekti mi bilmem…


Öncelikle asıl gazeteci olan, intihar ettiği için gazeteciliği bana bırakan kardeşimin sırrı, nedeni hala çözülememiş olan intiharlara bakalım diyerek son iki intihar haberimin nedenini ve intihar etmeye, ettirmeye gelinen noktayı araştırıp, uzun uzun düşündüm..


Düşünmekle yetinmeyip, bu konuyu yazmaktan boğulmak üzere olan gırtlağımı, sıkışan kalbimi rahatlatmak için yazıyı bilgisayarda bırakıp, kendimi dışarı atıp yandaki kahvehanede bir çay içmeye gittim..


Sonrasında yazımı 3. sayfaları kanlı olan gazetelere yetiştirmek için geri döndüğümde eğitimde, hizmette, sağlıkta, ekonomide, 3 gümrük kapısı olmasına karşın, kırmızı et deposu olmasına rağmen yapılan bir araştırmada 81 vilayet arasında sonlarda olan yoksul, kendisi küçük, cürümü büyük denen memleketim Ardahan’ın intihar vakalarında ilk sıralarda olduğunu öğreniyor, daha da şaşırıyordum.


Ve burayı biraz da hızlıca geçip, bu kez de cinayetlere kurban giden ve gazetelerin 3. sayfalarını dolduran kadın cinayetlerinin nedenini kendimce az, çok araştırma cabası içine girdim..


Gerçi aynı kadınların aynı gazetelerin 1. sayfalarını da kendileri ile aynı cins olan yarı çıplak yada erotik giyimli, kadınlarca süslediğini de bilen bir gazeteci olarak açık yada erotik giyimli olmazsa da aynı güzellikte fotoğraflarla süslü ama cinayete kurban gitmiş bir çok kadın cinayeti haberine neyin neden olduğunu düşünüyor ve yazımı yazdığım sırada yanıma gelen kadınlara da bu soruyu sorup, cevabını arıyordum.


Bir erkek arkadaşımızın ‘Abi erkekler de ölüyor ama haberleri dikkat çekmediği için sayfalarda yer bulmuyor ondandır’ diyerek gazetelerin 3. sayfalarını kana çeviren kadın cinayetlerinin çokluğuna kendince cevap verirken gelen, giden, konuşup, bu yönde soru sorduğum kadın ve kızlarında bir taraftan gülümseyerek, diğer taraftan da biz başta çapkınlık denen suçlamalarla erkekleri suçlayıp, yaşadıklarını hatırlarcasına benimde bir erkek olduğumu ima ederek yani biz erkeklere kızdıklarını ortaya koyan yüz hatlarını sertleştirerek ‘biz erkeklerin kadınlardan daha güçlü olması ve kadınları anlayamak istememelerinin bunun nedeni..’ diye kurulan cümleler ile aradığım cevabı bulmaya çalışıyordum.


 


Peki yazımın sonuna gelmeme karşın hala cevabını bulamadığım intihar ve kadın cinayetlerinin nedeni nedir sizce?


 


Benim cevabını bulmadığım ama hala cevabını merak ettiğim soruma, merakıma bir cevap verebilir misiniz?


Ya da  birlikte düşünüp, cevabını arayalım intihar ve kadın cinayetlerinin nedenini..