Yılmaz'ın "Büyük İstanbul Toplantısı"

’17 Yıldır bir iktidar var. 17 yıldır seçim kazanamayan muhalefet var. Artık halk yalandan, talandan, israftan bıkmış durumda yeni umutlar peşinde sayın Büyükelçimiz, Ardahan Bağımsız Milletvekilimiz Öztürk Yılmaz’ın başlattığı bu kıvılcımı büyüterek devam ediyoruz.



Vatan için, Millet için, Bayrak için ülkesini seven herkezi buraya davet ediyoruz. Bu hareket vatanı ile bayrağı ile Atatürk’le dinle sorunu olmayan herkez bu hareketin içinde el birliği vermiş durumdadır. Bu hareketin özü milli ve yerlidir.



İbrahim Erdem Karabulut, ‘ Türkiye’de çok siyasi parti var. Siz siyasi parti değilsiniz, siz ‘Hepimiz Buradayız’ diye bir hareket başlattınız gideceğiniz nokta neresi’?



E. Albay Mustafa Gümüş, ‘ Türkiye’de şuanda kurulmakta olan bir sürü partililer var. Sayın Davutoğlu’nun partisi partileşme yolunda, sayın Babacan’ın hareketi partileşme yolunda belki bizim bilmediğimiz bir kaç parti çıkacaktır.



‘ESKİYE RAĞBET OLSA BİT PAZARINA NUR YAĞARDI’



Sayın Davutoğlu, sayın Babacan’a baktığımız da 17 yıldır hükümet eden iktidarın içinden gelen insanlar ve büyük görevler yapmışlar. Vatandaş olarak şunu sormak zorundayım, ’17 yıldır burda başbakanlık yaptınız, bakanlık yaptınız, 17 yıldır ne gösterdiniz ki; şimdi yeni ne vereceksiniz? 



Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı. Bana göre hepsinin bir birinden farkı yok. İnsanların yeni yüzlere, yeni insanlara milliliğe değer verecek, vatandaşını kandırmayacak, talana izin vermeyecek, dürüst, ilkeli, adaletli bir oluşuma ihtiyaç var.



Bu oluşumu göz önünde tutarak sayın Büyükelçimiz ve milletvekilimiz Öztürk Yılmaz beyin başlatmış olduğu bu hareketi, Türkiye’nin her yerinden destek görüyor. İstanbul’da çok büyük bir toplantı ile bu hareketin ne olduğunu bütün halkımızla paylaşacağız. 



İbrahim Erdem Karabulut, ‘ Şuanki katılımdan memnunmusunuz’?



‘BİZİM TEK LİDERİMİZ ATATÜRK’



E. Albay Mustafa Gümüş, ‘ bu hareket sayın vekilin önderliğindeki bu hareketin özü,  ne dini oy için  kalkan yapacak, büyük önder Atatürk’ü kalkan yapacaktır.  Oy uğruna, bunlar bizim değerlerimiz, dinde bizim değerimiz, büyük önder Atatürk’te bu ülkenin kurucusu ve herşeyimiz olan bir liderimiz.Bizimde tek liderimiz Mustafa Kemal Atatük’tür.


HEPİMİZ BURADAYIZ


HALKA SESLENİŞ


19 Mayıs 1919’da başlayan milli mücadelenin 100. Yılında, yeniden çok yönlü bir saldırıya maruz kalan Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak asil Türk Milletine çağrımızdır.


Yüce Atatürk’ün kurduğu ve halkımızın sahiplendiği Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği tehlikededir.


Yakın zaman içinde rejim kökten değişmiş,  halkımız ayrıştırılmış,  fakirleştirilmiş, özgürlüğü elinden alınmış ve zaten kısıtlı olan demokrasimiz tamamen ortadan kaldırılmıştır.


Büyük Türk Milleti alt kimliklere bölünmüş, halkı birleştireceği iddiasında olan siyasi partiler bile alt kimlik siyasetiyle toplumu parçalamış ve kavgalı hale getirmiştir.


Bugün ne devletin adaletinden, demokratik karakterinden ve kurumsallığından, ne de halkımızın zenginliğinden, özgürlüğünden ve bütünlüğünden söz edilebilir.


Cumhuriyetimizin bütün ekonomik değerleri tek tek yabancılara ve yandaşlara peşkeş çekilmiş ve halen çekilmektedir.


Milyonlarca işsizler ordusu, yüzbinlerce atanamayan öğretmen, geleceği konusunda umutsuz milyonlarca genç, kredi borcunu ödeyemeyen milyonlarca vatandaş, iflas eden sayısız şirket, yüksek vergi ve zamların altında ezilen milyonlarca yurttaş, kadın cinayetleri, EYT’li mağdurlar, açlık sınırının altında yaşayan 10 milyondan fazla emekli ve yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca çalışan sorunlarına çözüm beklerken, birilerinin kamu kaynaklarını bencilce ve şahsi çıkarları için saçıp savurması ve sorunların çözümüne kayıtsız kalması bizleri çileden çıkarmaktadır. Bu düzen adaletsizdir ve baştan aşağı değişmelidir.


Türkiye, jeostratejik konumu, doğal ve insan kaynakları açısından bir hazinenin üzerine oturmuş olmasına rağmen, içinde bulunduğu mevcut yapısıyla maalesef büyük potansiyeliyle eşdeğer bir üretim yapamamakta, gençlerine güzel bir gelecek hazırlayamamakta, teknoloji üretememekte, dijitalleşme çağının gereğini yapamamakta, kaynak ve insan kitlesinin envanterini bilmemekte ve yönetememektedir. Bu durum ise, Türkiye’yi iç ve dış borç sarmalıyla boğmakta, iğneden ipliğe ithalatçı politikalara mahkum kılmaktadır. Hal böyle olunca, ülkemiz teknolojide, gıdada, ilaçta, araçta, enerjide, savunma sanayinde ve pek çok diğer alanda ithalatçı ve tüketici bir ülke sınıfına sokulmuştur. Bu yüzyıl yüksek teknolojiyi, ilacı, iletişimi, enerjiyi, gıdayı ve silahı elinde bulunduranların dünyaya hükmedecekleri bir yüzyıl olacaktır. Ancak, ne hükümet ne de muhalefet bu durumun ciddiyetinin farkında değildir.


Öte yandan, yolsuzluk, yoksulluk, adam kayırma, eşitsizlik, ayrımcılık ve adaletsizlik hiçbir dönemle kıyaslanamayacak kadar yaygınlaşmış ve sıradan hale dönüşmüştür.  Şeffaflık ve hesap verme tarih olmuştur. Güçlüler, güçsüzleri ezmekte, sosyal barış ve adalet iyice yok olmaktadır.


İktidar ve muhalefette yer alan partiler, ülkemizin ve halkımızın gerçek gündeminden uzak, faydasız tartışmalar içindedir. Siyaset aynılaşmıştır. İktidar ve muhalefet el birliğiyle ülkeyi zora sokmuştur.  Siyasette koltuk ve rant kavgası, ülke ve millet için verilen kavganın önüne geçmiştir. Kin ve nefret dili ile yalan ve iftira siyaset kültürü haline dönüşmüştür.  


Ülkede halkı bilgilendirmesi gereken medya da ikiye bölünmüş ve halkımız üzerinde algı manipülasyonları yapılmaktadır. İktidar ve muhalefet medyası,  mevcut kilitlenmeyi aşabilecek fikirlere ve kişilere özellikle yer vermeyerek bu sorumluluğa ortak olmaktadır.


Gelinen aşamada ne iktidar ne de muhalefet ülkemizi içine sürüklendiği çıkmazdan kurtarabilecek bir vizyona sahip değildir.


Artık sözün bittiği noktadayız. Geçmişimize, tarihimize ve her şeyden önce Yüce Atatürk’ün manevi mirasına ve ideallerine aykırı olan bu durumun sürdürülmesi mümkün değildir. Herkesin düşündüğü ama cesaret edip söyleyemediği konuları hep birlikte çözme zamanı gelmiştir.


Köklü değişiklikler yaparak modern, demokratik, güçlü ve güvenli Türkiye’nin inşası mümkündür. Halkımızın ihtiyaç ve özlem duyduğu da budur.


O nedenle Hepimiz Buradayız oluşumu, ülkesi ve milleti için deli olanların, cesur yüreklilerin, yurt severlik damarı şaha kalkmış bilgelerin oluşumudur.


Büyük Türk Milleti tarihin her döneminde içeride düzen ve barışı sağladığında, dünyada lider olmuş ve tarihin akışına yön vermiştir.


Bu tarihi görevi hep birlikte, omuz omuza sırtlanmamız gerekmektedir. Bu, bir tercih değil, artık mecburiyettir.


Hepimiz Buradayız oluşumu bundan böyle vatandaşlarımızın ortak sesi ve milli irademizin simgesidir. Çanakkale ruhu ve Kuvayi Milliye ruhunun bugünkü temsilcisi, tam bağımsız milli bir çıkıştır.


Bu yapı, klasik bir siyasi partiden beklenen misyonun çok ötesinde tarihi bir görev üstlenecektir. Bu oluşum, ortak aklı ve devlet aklını kullanarak, şahsi çıkarlar ve parti yandaşlarının çıkarları için değil, bütün vatandaşlarımızın ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çıkarı ve selameti için yola çıkmıştır. Bu oluşum, halkımızı ortak bir ideal etrafında birleştirerek, devrim niteliğinde, yeni bir vizyonla partileşecektir. 


Hepimiz Buradayız oluşumunun amacı;


  1. Bireyin özgürleştirilmesi ve zenginleştirilmesi
  2. Devletin adalet, liyakat, demokrasi temelinde kurumsallaştırılmasıdır.


Bu çerçevede;


  1. 16 Nisan 2016 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ile demokratik sistemi ortadan kaldıran ve tüm güçleri tek bir kişide toplayan TEK ADAM yönetimini red ediyoruz. Rejimin A’dan Z’ye demokrasi, güçler ayrılığı, adalet, hukukun üstünlüğü ve özgürlük temelinde yeniden düzenlenmesini, devletin şeffaf ve hesap verebilir olmasını savunuyoruz.
  2. Üniter yapımızı aşındıracak her türlü girişimin karşısındayız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığı en büyük ortak paydamızdır. Vatandaşlarımız eşittir ve herhangi bir ayrımcılığı red ediyoruz.
  3. Ülkemizin birliğine ve halkımızın güvenliğine yönelik her türlü şiddet ve terörü kınıyoruz. Terörle mücadeleyi destekliyoruz.
  4. Bölgesel ve küresel işbirliği ve barış ekseninde çok boyutlu bir dış politika uygulanacaktır. Bu çerçevede, dış politikamız ülkemizin dostlarını arttıracak, ekonomisini ve güvenliğini güçlendirecek, devletin itibarını yükseltecektir.
  5. Türkiye’nin mülteciler ve göçmenler ülkesine dönüşmesine izin verilmeyecektir. Mart 2011’den bu yana Türkiye’ye gelen bütün göçmenler, kayıtsız şartsız, 3 ay içerisinde ülkelerine geri gönderilecektir.
  6. Ekonomide serbest teşebbüsü destekliyoruz, bununla birlikte enerji, gıda, ilaç, madenler, tohum, limanlar, uzay çalışmaları, savunma sanayii gibi stratejik önemi haiz, devletin ve milletin bekasıyla ilgili alanlarda, devletin doğrudan rol alması gerektiğine inanıyoruz.
  7. Yabancı sermayenin ülkeye girişi önem taşımaktadır ve bu teşvik edilecektir. Ancak bu, var olan stratejik milli varlıkların satışı şeklinde değil, yeni üretim alanlarına yatırım yaparak, ülkemize istihdam ve katma değer sağlamaları şeklinde olacaktır.
  8. Enerjide dışa bağımlılık kırılacaktır. Türkiye milyarlarca dolar kaynağını her yıl yabancı ülkelere akıtmayacaktır. Nükleer enerji dahil yerel bütün alternatif enerji kaynakları devreye sokulacak ve enerji ucuzlatılacaktır. Alternatif enerjiyle çalışan araçlar üretilecektir. Yeni ve yerel enerji politikamız toplumla paylaşılacaktır. Her yıl dışarıya verdiğimiz milyarlarca dolar paramızın bir kısmı, kuracağımız Alternatif Enerji Üretimi ve ARGE Merkezi için harcanacak ve Türkiye enerji ithal eden değil, enerji ihraç eden ülke konumuna kavuşturulacaktır.
  9. Gıda üretimi ve tohumda Türkiye bölgenin ve dünyanın en büyük arz merkezi haline dönüştürülecektir. Bunun için atıl durumda bulunan tarıma elverişli arazilerin envanteri çıkarılacak ve özellikleri belirlenecektir.  Bu çerçevede, il bazlı ve ürün bazlı, devlet ile arazi sahiplerinin ortak işletmesine dayanan yeni bir tarım politikası devreye sokulacaktır. Her ilde o ilin özelliklerine göre Ortak İşletme ile Ortak Pazarlama şeklinde iki ayrı birim kurulacaktır. Bir metrekare tarıma elverişli arazi boş bırakılmayacaktır. Tarım arazilerinin, her ne maksatla olursa olsun, yabancılara satışı yasaklanacaktır. Ortak işletme politikasında devletin görevi, üretilecek alternatif enerji ile, sulama, ilaçlama, gübreleme ve diğer hususları işletmelere ücretsiz temin etmek olacaktır. Çiftçi sadece üretecek ve pazarlama ile uğraşmayacaktır. Pazarlama için yine ayrı bir ajans oluşturulacaktır. Bu işletme modelinde halihazırda 17 milyar dolar olan ihracat 150 milyar dolara çıkacak, kırsalda yaşayan 4,5 milyon nüfus 20 milyona yükselecek, 7 milyon yeni istihdam alanı yaratılacak, işsizlik sona erecektir. Tarımsal ihracatı kolaylaştırmak için, Hatay’dan Ardahan’a kadar sınır boyunca mayınlar değil, sınır komşularımızla ortak üretim alanları oluşturulacak, tarıma elverişsiz Ortadoğu çölünün gıda ihtiyacı ile; petrol, doğalgaz ve savunma sanayi dışında üretimi olmayan Rusya’nın gıda ihtiyacı ülkemiz tarafından karşılanacaktır. Böylece devlet kazanacak, çiftçi ve üretici kazanacak ve işsizlik tarih olacaktır.
  10. Hayvancılıkta yeni bir politika uygulanacaktır. Et ve canlı hayvan ithalatına son verilecektir. Canlı hayvan ithalatı ancak, yeni ırkların geliştirilebilmesi maksadıyla yapılabilecektir.
  11. TOKİ’nin görevi kırsalda modern, yaşanabilir köyler inşa etmek olacaktır. Ucuz enerji, yeni tarım il üretim ve pazarlama idareleri ve kazanç artışıyla birlikte, kırsala dönük ters göç başlayacak ve şehirlerin yükü azalacak, hem yaşanabilir köyler, hem yaşanabilir şehirler ortaya çıkacaktır. Bölgesel gelişmişlik farklılıkları azaltılacak, köyde yaşamak hem rahatlık hem kazanç açısından avantajlı hale gelecektir.
  12. Yerel tohum merkezleri oluşturulacaktır. Bir şey Türkiye’de üretiliyorsa, onun ithalatı gümrük vergileriyle zorlaştırılacaktır. Böylece yerel üretici korunacaktır. Yabancı tohum ancak Türkiye’de olmayan yeni bir ürünün üretimi için getirilecektir.
  13. Enerji ve gıda gibi bir diğer hayati konu ilaçtır. Türkiye ilaçta tamamen ithalata ve yabancı şirketlere bağlıdır. Aynen enerji ve gıdada olduğu gibi ilaçta da yabancı bağımlılığının kırılması gerekmektedir. Bu amaçla milli ilaç endüstrisi kurulacaktır. Bu gerçekleştirilince Türkiye bölgesel tıp merkezi haline dönüştürülecektir. Böylece her yıl milyarlarca dolar paramız ithal ilaca ve yabancı ilaç firmalarına gitmeyecektir.
  14. Madenlerin yabancılara satışına yasak konulacaktır. Yeni bir madencilik kanunuyla maden alanları millileştirilecek ve çevreyle uyumlu bir madencilik politikası yürürlüğe konulacaktır. Türkiye ham maden değil, işlenmiş katma değeri yüksek maden satacaktır.
  15. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili stratejik bir ülkedir. Liman ve tersanelerin yabancılara satışına son verilecektir. Bu konuda yeni bir yasa çıkarılıp bu alanlar millileştirilecek ve Türkiye dünyanın en stratejik ülkesi haline dönüştürülecektir. Ayrıca akarsularımız, göllerimiz ve denizlerimizden yararlanarak yeni bir balıkçılık stratejisi geliştirilecek, ülkede balık üretimi ve tüketimi artacak ve Türkiye bölgesinin ihraç üssüne dönüştürülecektir.
  16. Kâğıt ve madeni para kaldırılacak, dijital paraya geçilecektir. Dijital paraya geçilince kayıt dışı para dolaşımına son verilecek, böylece devlet harcamaları denetlenebilir ve şeffaf olacaktır.
  17. Dijital parayla birlikte vergi sistemi de değişecektir. Vergi oranları, gelir, harcama ve servet kategorilerinde belirli yüzdelere düşürülecektir. Her dijital parasal işlemde belli bir oran otomatik olarak kesileceği için, vergi kaybı veya kaçağı, dijital para sisteminde söz konusu olamayacak, böylelikle vergi oranları düşmesine rağmen, devletin vergi gelirleri artacaktır.
  18. Dijital parayla birlikte, şirket kurma zorunluluğu olmadan ticaret yapabilmek mümkün olacaktır.
  19. Klasik mesai kavramı mantığı değiştirilecek ve bu bağlamda iş alanlarının niteliğine göre, esnek ve uzaktan elektronik mesai uygulamasına geçilecektir.
  20. Eğitim anaokulundan üniversite bitimine kadar, servisler ve yemek dâhil parasız olacaktır. Eğitimde dijital sistem uygulanacak; bilimsel, uygulamalı, sorgulayıcı, soyut düşünebilmeyi esas alan bir müfredata geçilecektir. Üniversite eğitiminin yarısı üniversitelerde, diğer yarısı ise her öğrencinin bölümüne uygun alanlarda staj olarak yapılacaktır. Öğrencilere staj boyunca devlet belli bir ücret verecek, böylece istihdam eden kuruluşlara bir külfet oluşturulmayacaktır. Ayrıca, üniversite sistemi kökten değiştirilecek, farklı üniversitelerdeki aynı bölümler birleştirilip ayrı birer üniversiteye dönüştürülecek ve uzmanlık üniversiteleri oluşturulacaktır. Böylelikle, kaynakların etkin ve verimli kullanımı sağlanacak, her dal kendi alanında doğrudan üretimle ve hayatla ilişkilendirilecektir. Bu çerçevede taşımalı eğitime son verilecektir.
  21. Türkiye sanayii devrimini maalesef kaçırmıştır. Şimdi dijitalleşmeyi de kaçırmaması için bu alanda radikal bir adım atılarak, Avrupa’nın en büyük Dijital Kenti kurulacaktır. Dijitalleşme hayatın, üretimin ve yönetimin her alanında yaygınlaştırılacaktır.
  22. Dünyamızın gidişatı da dikkate alınarak, güçlü Türkiye’nin altyapısının hazırlanabilmesi amacıyla Uzay ve Atom Ajansı kurulacaktır. Türkiye’nin milli uzay çalışmaları ve nükleer enerji üretimi kapasitesi hazırlanacaktır.
  23. Yaşlı hakları yasası çıkartılacak ve istemeleri halinde kimseye bağımlı olmadan yaşayabilecekleri sosyal merkezler kurulacaktır.
  24.  Çocuk hakları yasası çıkarılacak ve çocuklarımızın eğitim, barınma ve beslenme konuları çözüme kavuşturulacaktır.
  25. Hayatın her alanında cinsiyet eşitliği yasal düzenlemeyle garanti altına alınacaktır.
  26. Engellilerin önündeki bütün engeller kaldırılacak, iş ve sosyal hayata katılabilmeleri konusunda somut bir plan sunulacaktır.
  27. EYT sorunu kökünden çözülecektir. Bunun için yeni bir çözüm planı sunulacaktır.
  28. Hayvan hakları konusunda belediyelere ve devlete yeni bir plan sunulacaktır. Hayvan severlerin kurulacak merkezlerde istihdam edilmeleri sağlanacaktır.
  29. Kadına, çocuğa ve hayvana şiddetin önüne geçilmesi konusunda eğitim müfredatı çağdaş bir anlayışla ele alınacak ve yasal yeni düzenlemeler getirilecektir.
  30. Türkiye Yeşil Çevre Politikası uygulayacaktır. Bu noktada, şehirlerin ve köylerin imar politikası yeniden şekillendirilecek, yeşil, çağdaş ve yaşanabilir şehirler ve köyler dönemi başlayacaktır.



Öztürk Yılmaz Görevden Alındı!


Öztürk Yılmaz Görevden Alındı!


*Arşiv Haber 10/08/2018 Tarihli Haber


İL ÖRGÜTÜ DAHA GÜÇLÜ ÇIKTI!.. Son dakika! Cumhuriyet Halk Partisi’nde yeni MYK belli oldu. Buna göre, CHP’nin Dışişlerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı olan Ardahan Milletvekili Görevden alınırken Akif Hamzaçebi Genel Sekreterliğe devam etti., Oğuz Kaan Salıcı ise parti örgütünden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu.


Cumhuriyet Halk Partisi‘nde Merkez Yönetim Kurulu yenilendi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin yeni MYK‘sını belirledi. Akif Hamzaçebi Genel Sekreterliğe devam ederken, Oğuz Kaan Salıcıise parti örgütünden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, yeni MYK’de yer almadı.


MYK’DAN 5 İSİM GÖREVİNDEN AYRILDI


Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin yol haritasını belirleyecek yönetim kadrosu belli oldu. Makam sayısı 19’a çıktı. Daha önce 18 kişilik olan MYK’da 5 isim görevinden ayrıldı. Bülent Tezcan, Çetin Osman Budak, Tekin Bingöl, Haluk Koç ve Öztürk Yılmaz yeni MYK’da yer almadı. 9 isimse makamını korudu.


Partinin iki numarası olan Bülent Tezcan’ın makamına, Oğuz Kaan Salıcı getirildi.


CHP’DE YENİ MYK BELLİ OLDU


İşte CHP’nin yeni MYK yönetimi:


AR-GE BİLİM YÖNETİM VE KÜLTÜR PLATFORMU: FETHİ AÇIKEL


BASINLA İLİŞKİLER VE KURUMSAL İLETİŞİM: TUNCAY ÖZKAN


BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ: ONURSAL ADIGÜZEL


DIŞ İLİŞKİLER: ÜNAL ÇEVİKÖZ


DOĞA HAKLARI: GÜLİZAR BİÇER KARACA


EĞİTİM POLİTİKALARI: YILDIRIM KAYA


EKONOMİ POLİTİKALARI- PARTİ SÖZCÜSÜ: FAİK ÖZTRAK


GENÇLİK POLİTİKALARI: YUNUS EMRE


HALKLA İLİŞKİLER :GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ


HUKUK POLİTİKALARI: MUHARREM ERKEK


 


İDARİ VE MALİ İŞLER: BÜLENT KUŞOĞLU


İNSAN HAKLARI: GÖKÇE GÖKÇEN


İŞÇİ SENDİKALARI- MESLEK KURULUŞLARI VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ: VELİ AĞBABA


İŞVEREN SENDİKALARI/ KURULUŞLARI- ESNAF ODALARI VE SOSYAL POLİTİKALAR: AYKUT ERDOĞDU


KADIN POLİTİKALARI: LALE KARABIYIK


PARTİ ÖRGÜTÜ VE ÖRGÜT YÖNETİMLERİ: OĞUZ KAAN SALICI


TARIM POLİTİLARI VE TARIM ÖRGÜTLERİ: ORHAN SARIBAL


YEREL YÖNETİM POLİTİKALARI: SEYİT TORUN


GENEL SEKRETER: M.AKİF HAMZAÇEBİ



STK Başkanı Ne Yapar?








  Fakir Yılmaz Yazıyorsam Sebebi Var

fakiryilmaz323@hotmail.com


Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun ne olacağını kara kara düşündüğümüz şu günlerde tatillerini de aksatmayan vatandaşları kimi yaylada kimi ise deniz kenarında gelişmeleri takibe almış durumda.


Yaprağın kıpırdamadığı belirtilen yakıcı sıcaklara eklenen döviz ateşinin şoku içinde ki iş adamlarının temsilcileri yani iş dünyasına hitap edenler başta olmak üzere muhalefetten de tık yok..


Ekonomin yanında rutin işlerinde alt üst olduğu ve değişti diyen sistemle kimin eli kimin cebinde olduğu bir dönemde bürokrasinin yine iktidar olduğunu, dediğinin dedik, çaldığının çaldık şeklinde devam ettiği şu günlerde bir dernek başkanının kendi özel sanal sayfasında gündeme getirdiği konu ülkenin sınır kentinin gündemine oturdu.


Konu, sağlık sektöründe devrim denen ülkede ki diğer hastanelerde yaşanan sorunların bir benzerinin gündeme getirilmesi ve Ardahan Devlet Hastanesinde yaşananlardı.


Tırnağı kanayanın, kalp krizi geçirenin hastane hastane dolaştırıldığı ülkemin sınır kentinde bulunan hastanenin durumunu ortaya koyan ARDAFED üyesi Kartal Ardahan İl derneği Başkanı Ahmet Demirbaş’ın bu yöndeki mesajına önce bir haber sitesi konuyu haber yaparak gündeme taşıdı.


Ardından Ardahan Esnaf Odası Başkanı Mustafa Morkoç konunun sorumlusuymuş gibi yani Sağlık Müdürünün yerine kendini koyarak karşı bir açıklama yaparak dernek başkanlarının bu işlerden anlamadığını ve kentte yaşanan sorunlara karışmamasını istedi.


Ve karşılıklı açıklamalarla konu iyiden iyiye alevlenerek valilik, sağlık müdürlüğü başta olmak üzere hastaneden olduğu gibi diğer aksayan işlerden sorumlu olanlar karşı atağa geçip, kendilerine yakın, baskı altında tutukları ile Demirbaş’ı çürütmeye başladılar.


Ama aynı Demirbaş’ın çalışmalarının durduğunu ileri sürdüğü Posof Ulgar Dağı Tüneli’nin inşaatının durduğu iddiasına hiç dokunmadıkları da görüldü.


Ve başta ESOB Başkanı Morkoç olmak üzere yine aynı idareci ve onların savuncuları BEYSO sınavları için Ardahan’a gelen öğrencilerin yer bulamayıp, dışarıda, camilerde, evlerde, parklarda kaldığından da hiç bahsetmediler.


Yani hastane başta olmak üzere Ardahan’da ki kurumların tıkır tıkır işlediğini ama Demirbaş gibi dernek başkanları ve sorunları gündeme getirmeyi kendilerine görev bilen bazı gazetecilerin rahatsızlık verdiğini, hata huzur bozduklarını belirtenler başta Göle ilçesinde ki bir türlü bitmeyen yolları olmak üzere kentteki sorunların gündeme getirilmesinden bir hayki rahatsız olduklarını ve bu rahatsızlığı verenler ki olursa olsun dışlanması gerektiğini ima ediyordular.


Peki sormazlar mı kenti futbolda başarılı bir şekilde temsil eden kentin takımına yer vermeyenler bu kentin yurtlarının boş olmasına karşın kapılarının açılmadığı gibi hastane ve diğer kurumlar o kadar güzel çalışıyorsa nezle olanın neden başta Kars’a olmak üzere kalp krizi geçirip Erzurum’a giderken yolda ölen ya da felç olanlar dernek başkanları, konuları gündeme taşıyan gazetecilerin yüzünde mi mağdurlar.


Bir çok konuda anlaşamadığımız ama onu da şehri olan Ardahan’ın sorununu gündeme getirdiği için neredeyse aforoz edilen Ahmet Demirbaşın gündeme taşıdığı konunun altına imza atan bir Ardahanlı olarak başta Morkoç’a olmak üzere tüm idarecilere diyorum ki;


Yoğun bakım merkezi açtık deyip, hasta sevkine devam eden sayın idareciler Demirbaş kara gözlükleri takmışsa sizde pembe gözlüklerle geziyorsunuz..


Ve o gözlükleri biraz çıkarında Demirbaş’ın haklı olan bir konuyu gündeme getirmesine kızacağınıza doların ateşini düşürmektense her şeyi tozpembe gösteren iktidar gibi sizde biraz gerçekleri görün derim.


Çünkü stk, dernek başkanlığı yapmak sistemin sorunlarını görmezden gelmek değil var olan sorunları gündeme taşımak ve çözüm arayışlarına katkı sunmaktır.


Demirbaş’ta bunu yapmıştır.


Ya siz ne yapıyorsunuz?