https://www.youtube.com/channel/UCDwxU5TIdZejp-mbbNw5fmw
Birileri pandemiyi bahane edip, bir zamanlar kaz sattıkları geceleri yapamamanın sıkıntısı ile kapısına kilit vurdukları dernekleri açamadığı şu günlerde, genel merkezinde aşıklar eşliğinde 100. Yıl pastası kesip, birilerine örnek olan canlı tv programı ile Ardahan’ın Vatan Topraklarına Katılışının 100. Yıl Dönümünü kutlayan Ardahan derneklerinin en üst çatı örgütü Ardahan Dernekler Federasyonu, ARDAFED İstanbul’da, Ardahan Valiliği ve Çıldır Kaymakamlığı düzenledikleri resmi etkinliklerle Ardahan’da kutlamalar gerçekleştirdiler.
23 Şubat’da Ardahan, 25 Şubat’a Çıldır’ın kurtuluşunu kutlayan Ardahanlılar, bu kez Damal İlçesinin kurtuluş yıl dönümüne hazırlanmaya başladılar.
3 Mart 1921’de Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılan, Cumhuriyetin ilanından sonra nahiye olarak 21 köyle birlikte Posof İlçesine bağlandıktan sonra 1954-1958 tarihleri arasın da bugün vilayet olan Ardahan’a bağlanan Ardahan’ın Alevi kültürü ile yoğurulan Damal ilçesinin vatan topraklarına katılışının yıl dönümü düzenlenecek etkinliklerle kutlanacak.
Başta Ardahan Valiliği ile Ardahan Dernekler Federasyonu olmak üzere, birçok kurumun Vatan Topraklarına Katılışının 100. Yıl Dönümünü kutladığı Ardahan ve Çıldır İlçeleri sonrası Damal Kaymakamlığı ile Belediye ilçesinin 100. Yıl dönümü kutlama çalışmalarına başladılar.
DAMAL´in Tarihi
Yörenin tarih öncesi ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadir. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) önce yöreye Oguz boylari yerlesmistir. Alpaslan tarafından 1064’de Selcuklu topraklarina katilmistir.1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra yapılan Ayastefanos Antlasmaşı ile yöre, Ruslara bırakılmıştır. Rus ordusunun çekilmesinden sonra, İngiliz desteğindeki Ermeni ve Gürcü çeteleri yöreyi işgale başlamıştır. Bu işgale karşı, Ardahan’da Milli İslam Şura Yerel Direniş Hükümeti kurulup siyasi ve askeri mücadele yapılmış, 16.03.1921 tarihinde yapılan Moskova anlaşmaşı ile Türkiye’nin Rusya ile sınırı çizilmiştir. Bugün bu sınır Türkiye ile Gürcistan arasındadır .Damalın kurtuluşu 3 mart 1921’de Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Damal, nahiye olarak 21 köyle birlikte Kars’ın Posof İlçesine bağlanmıştır. Damal 1954-1958 tarihleri arasinda Kars’tan ayrılarak Ardahan İlçesine bağlanmıştır. Hanak Nahiyesinin 1958 tarihinde İlçe statüsüne getirilmesi sonucu köyleriyle birlikte Hanak İlçesine bağlanmış, 1972 yılında belediye kurularak kasaba statüsüne dönüşmüstür. 1992 yılında Ardahan’ın il olmasi ile Damal da ilçe konumuna getirilmiştir .
İlçede günümüze gelebilen eserler arasında ; Seyitören Köyü Kızlar Kalesi, Otağlı Köyü Gacibe Kalesi, Üçdere Köyünde yıkılmış durumda olan Karanlık Kale ve Cala Manastırı vardır . Konuksever Mahallesinde bulunan kilise ve Oburcak Köyü içerisinde bulunan anıt mezar bulunmaktadır .
Yöre halkı İstanbul ağzına yakın Maraş şivelerini günümüzde dahi kullanmaktadırlar. Geneli Hüseyni–Bektaşi olan Alevilik inancındaki yöre halkının kadın giysileri Orta Asya’ dan gelen eski Oğuz geleneğini yaşatmaları bakımından dikkate değer yönüyle Doğuda Tanrı Dağlarından Batıda Tuna boylarına kadar uzanan topraklar Türk kültür birliginin kanıtıdır.
KİLİSE
Damal Merkez Konuksever Mahallesinde bir de kilise bulunmaktadır. Küçük bir kilisedir. Kapısı batıya pencereleri de güneye ve doğuya bakmaktadır. Dıştan ve içten duvarları yontulmuş tastan yapılmıştır . Duvarlarda Horasan harcı kullanılmıştır. Horasan, yumurta ve kirec karışımı bir harç olup sökülmesi zor dayanıklı bir harçtır.
Üst tavan kısmı kubbe seklinde olup sökülmüştür. Duvarlarının bir kısmı kaçak kazılar sonucu sökülüp tahrip edilmiştir . Etrafından insan kemikleri ve iskeletler çıkmaktadır.
Ulgar Dağı
Bu dağ 2950 metre yükseklikte olup, yılın ilk karı buraya yağar. Damal – Posof ilçe sınırında bulunan Ulgar Dağı bir gelin duvağını andırmaktadır. Volkanik bir dağ olduğu püskürük kayalardan anlaşılmaktadır. Bu dağın ziyaret olduğu da söylenmektedir. Hatta insanlar birbirlerine beddua( kargıç) ederken “Çağırım ki sana Ulgar’dan bir zeval ola” derler. Herhangi bir çıkmazı ve isteği olanlarda Ulgardan medet umar yalvarırlar. “Döndüm Ulgar’a çağırdım Allah’a” diyerek dilek dilerler. Bu dağın arka yamacı olan Eşek Sırtı denilen yerde ve Şülgür Dere’sinde Türk- Rus savaşları olmuştur. Kışın kasım ayından nisan ayı sonlarına kadar karla kaplı olan dağın başından duman eksilmez. Yaz gelince yemyeşil ve çiçeklerle bezenmektedir. Yamaçlarından çok soğuk ve içimi hoş sular fışkırmaktadır. Bu dağ ile ilgili bir de mani vardır.
Ulgar bir maral olsa
Saplısı karar olsa
Ulgar seni yıkarım
Yara bir zarar olsa.
GACİBE
Otağlı Köyü Yaylası hudutları içerisinde olup hakim bir tepe üzerine kurulmuş bir gözetleme kulesi vardır. Tepenin yamacında yerleşim yeri kalıntıları mevcut olup zaman zaman kaçak define aramaları yapıldığı söylenmektedir. Aşık Kerem’in Aslı’yı ararken gecibeden geçtiği ve konakladığı efsanesi vardır.yukarı Gündeş Köyü’nden geçerken Kerem’i taşladıkları rivayet edilir. Bu olay üzerine Kerem’in şu beyiti söylediği de rivayetler arasındadır.
Gündeşliye gündeşliye
Davun işliye
Köpekleri vardır, insan dişliye
Gacibede bir gelin elinden su içtiği söylenmekte onun üzerine de şu beyiti söylediği söylenmektedir.
Şaştım anam şaştım
Gacibe şehrinden geçtim
Bir gelinin elinden su içtim
Aynı benim han aslıma benzermiş.
SEYİTÖREN KÖYÜ ( KIZLAR KAYASI KÖYÜ ) : Köyün yakınında hakim bir tepe üzerinde yerleşim yeri mevcuttur. Burada yaşayan insanları bir kız beyin idare ettiği yani yönettiği rivayet edilir. Bu yönetici kız düşmanları tarafından bir savaş sırasında öldürülür. Bu kıza bir anıt mezar yaptırılır. Mezarın üzerine bir taş kule inşa edildiği söylenmektedir. Zaman zaman burada da kaçak aramalar yapılmıştır.
SAMİTHEV (ÜÇDERE) KÖYÜ KARANLIK KALE : Üçdere Köyü üstünde olup derenin kenarındadır. Her ne kadar kale olarak söylenmekte ise de şu anda yıkılmış vaziyettedir. Kalenin içinde mahzen olup oradan geçilerek dereye yer altından suya inildiği söylenmektedir.
Daha sonraları Osmanlı Devleti kargaşalık döneminde buralarda küçük çaplı çetelerin olduğu ve bu kalede ikamet ederek yöre halkına zulüm yaptığı, adam vurduğu ve ev soydukları söylenmektedir. Kıçatan isminde bir eşkiyanın buralarda insanlara eziyet ettiği söylenmektedir. Top yolu denilen tarihi yolda bu kalenin üst tarafından geçmektedir.
ANIT MEZAR ( HALİL HOCA’NIN MEZARI ) : Obrucak köyünün içinde bir tepe üzerinde inşa edilmiştir. Halil Hoca 1948 yılında Sovyetler Birliğine bilmeyerek yolunu yitirip geçmiş. Yedi yıl Sovyetler Birliğinde kalmıştır. Eski Türkçe okumuşluğu olan bu Üçdere’li vatandaş halk tarafından sevilip sayılan ve iyi birisi olarak tanınmaktadır. Sovyetlerden geldiğinde Türkiye’de bir yeri tanımamış, ancak Ardahan’a getirildiğinde Demirköprü’yü tanıyarak burası Ardahan demiş. Tanıyanlar çıkmış. Evine gelince pek konuşmaz olmuş. Geldikten sonra bir yıl yaşamış. Kendisi Üçdere Köyü’nden olduğu halde isteği üzerine Obrucak Köyü’ne defnedilmiştir. Rivayete göre mezarında bazen ateş yandığı söylenir. Bayramlarda mezarı halk tarafından ziyaret edilmektedir.
Fotolar: Damal Bölgesel Habrler Sitesi facebook
SİZİ AY’ADA GÖTÜRECEĞİM!..
İstanbul’u kaybettikten sonra ana arterlerine sahip çıkıp yaptıkları çalışmaları devasa reklamlarla anlatmaya çalışan mevcut iktidar hem çalışmalarını anlatıyor, hemde yerelde kaybettiği İstanbul hala benim imajını vermeye çalışırken, uzaya uydu fırlatmayı da ihmal etmiyor.
Dünyamız gibi, uzayda bulunan, Ay’a da gideceğini iddia eden aynı iktidar, bu iddiasını da yine ana arterlere astığı “Türksat 5 A’yı uzaya gönderdik gururluyuz” pankartlarıyla reklamına devam ederken beni unutmuş.
Zira ben daha önceki bir yazımda aşılarını ücretsiz getirip parası ödenmiş gibi faturalandırıldığı iddia edilen Çin’e yönelik yazımda benim de aya başında bulunduğum stk’nın logosunu göndereceğimi belirtmiş, ancak Çin’lilerin füzesinin patlaması üzerine bu hedefine ulaşamamış bir vatandaşı olduğumu görmemiş, duymamış.
Zira yurt dışından pandemiye yakalananları uçakla getirdiğini, kardan kapanan yollar yüzünden doğum sancısı çeken insanlara ulaştığını ileri süren iktidar, aya gitmek isteyen beni unutmuştu.
Çünkü bir gazeteci olarak toplumun beklentilerini yerine getiremeyen ve kaz yemekten öteye gidemeyen ve birlik beraberlikten bahsederken, Federasyonuna üye olmayı dahi kendisine zul sayanların başı olan sivil toplum örgütünün yani, Ardahan Dernekler Federasyonunun logosunu aya gönderecektim.
Çünkü ben Federasyonun başına geçtikten sonra bu federasyonun yapamadığı tek şey aya gidememekti. Bir çok derneğe, federasyona örnek teşkil edecek çalışmalar ortaya koymuş onların da sonradan görme, nal toplama ve aynı şeyleri yapmalarını bırakıp çalışmalarını teşvik etmişti.
Bunu en zor şartlarda maddi imkansızlıklara rağmen yapan ve ilk tanıtım günlerini üniversite öğrencilerine burs vermeyi, kadınları örgütlemeyi, gençleri spora yönlendirmeyi, iş insanlarıyla birlikte önemli toplantı ve ziyaretler yapmayı başarmış, pandemi yasaklarına rağmen kongrelerini yapmaya devam eden iktidar gibi pandemi döneminde bile bir çok işe, etkinliğe imza atmış, bununla da yetinmeyip sanalda, televizyonda çalışmalarını sürdürmüştür.
Ve en önemlisi yine diğer stk’lara örnek olmuş, onlarında sanalda, televizyonda etkinlik yapmasını sağlamıştır.Tek yapamadığı şey Ardahan’lıları uzaya götürememiş, derneklerinin en üst çatı örgütü olan Ardahan Dernekler Federasyonunun logosunu uzaya gönderememiş olmasıdır. İşte bu nedenle Çin’in yapamadığını Türksat 5 A’yı uzaya gönderen, iktidar bana bu hedefimde yardımcı olamadığı için küskün ve kırgınım. Ama ya artık sonu geldi denen bu iktidarın döneminde, ya da hayal kurup iktidar olacağını sananların katkısıyla..
ARDAHAN’A PARALEL GELİŞME!