Hanak'ta 20 İnekten Sonra 6 İnek Daha Çalındı..



MERHABA Ardahan’daki gelişmeleri görüntülü izlemeniz için youtube ArdahanTV Kanalımıza abone olmanız umuduyla. Görüntülü haberlerimiz için TIKla abone ol, izle.. 



Alınan bilgilere göre Ardahan’ın Hanak İlçesine bağlı Baştoklu (Yukarı Dikkan) köyünde hırsız ya da hırsızlar gece mesaisi yaptı. 2 gün önce Baştoklu köyünde 6 adet dügeyi çalan hayvan hırsızları, izlerini kaybettirerek kayıplara karıştı.

Baştoklu köyünde çiftçilik yapan Celal Çakmak, hayvanlarının bulunması için Hanak İlçe Jandarma Komutanlığına çağrıda bulunarak hayvanlarının bulunmasını istedi.

Son aylarda Hanak ve çevre köylerinde hayvan hırsızlıklarının durma noktasına geldiğini fakat son yaşanan hırsızlık nedeniyle, köylü ve besicilerin tedirgin olmaya başladıklarını dile getiren çiftçiler, hayvan fiyatlarının oldukça yüksek olması nedeniyle iştahları kabaran hırsızların bir an önce yakalanarak cezalandırılmasını istediler.


Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde çalınan 20 Büyükbaş hayvanla birlikte çalınan 2 ineklerden biride hırsızlardan kaçarken kurşunlanmıştı.



İki Gözü Kör Olanlar..


Bugünkü yazıma, ”Bu yaşıma kadar gözlerimin gördüklerini, kulaklarımın duyduklarını anlatmayla başlayacağım” desem de bana göre bir mahalle baskısı olan ama ”dinin emri” denerek yasaklanan ve ”Hatasız dost arayan dostsuz” kalır diyen ataların freni ile benim gibi bir çoğumuzun anlatacaklarından vazgeçip, yaşamı boyunca gördüklerini, duyduklarını anlatmaktansa içine atmayı, dert edinmeyi yani üç maymunu oynamayı tercih ederiz..

Ve en önemlisi açık olduğunu sanıp, gerçekte ise aşkın ana merkezi olan kalp gözü gibi, takıntılarla sulanmış, körlenmiş beyni gibi güzel kaşlarla süslenen iki gözünün de kör olduğunu anlamayanlara sıkça anlatılan ve son olarak meslektaşım Okay Gönensin’in de köşesine aldığı bir hikâyeyi ben de buradan köşeme alıp, işleyeceğim belki kalp gözü dahil kör gözler, sağır kulaklar açılır diyerek…

Hikâyede iki fakir adam vardır. Bunlar komşu. Birkaç davarı, tavukları, küçük arazileri var. Ve ikisi sürekli kavga hâlindeler. Tavuk yüzünden, tarla yüzünden, küçük büyük her mesele yüzünden kavga ediyorlar.

Hızır iki adamı izliyor ve müdahale etmeye karar veriyor.

Bir gün ikisinden birisinin kapısını rastgele çalıyor. Adamı alıyor karşısına, “dile benden ne dilersen” diyor, “ne istersen yapacağım, ama sana yaptığımın iki katını komşuna da yapacağım.”




Adam uzun uzun düşünüyor, sonra Hızır’ın karşısına geçiyor: “Hızır Aleyhisselam, senden dileğim şudur: Benim bir gözümü kör et.”

Bu hikâyenin devamı birçok farklı şekilde yazılmıştır. Hızır ikisine birden gitseydi, ikisinin de ikişer gözü mü çıkmış olurdu? 

Ve hikâyeye farklı devamlar yazılır, ama bu arada iki fukaraya çok yüz de takılır.

Hep birlikte körleşme denebilecek bu duruma baktığımızda da karşımıza;

Aydın düşüncenin, insana bakışın ve en önemlisi demokrasi anlayışının henüz ulaşmadığı bir evreyi yaşayan köylerdeki çeperlerin diplerinden çıkıp, şehirlere götürdükleri sosyal hayat, siyasal yaşam hatta siyasette de bu iki fukaranın yaşadığı “benim bir gözüm çıksın, yeter ki onun iki gözü de kör olsun” ruhuyla yapılıyor.

Çatışma alanları arttıkça da bu ruh hâli için bazen “iki göze iki göz” bile bir tür “galibiyet” sayılıyor…

Toplumun “gerçek” çatışma alanları var. Bu alanları, hiç kimse gözünden olmadan daraltmanın ve yok etmenin yolları da var. Bu yolları açmak yerine, yeni çatışma alanları üretmek, karşıdakinin iki gözüne karşılık bir gözünü feda eden köylünün ruh hâlinin egemenliğinde söz konusu oluyor.

Şu anda herkesin içini karartan çatışmaları, inatlaşmaları, “el mi yaman bey mi yaman?” vuruşmalarını madde madde sıralamak da mümkün. Her maddenin iki ya da üç, dört tarafında da pozisyon almış olanların hepsinin “bir göze iki göz” hesabıyla hareket ettiklerini de görmekse hiç zor değil.

Kısaca başta, ‘Güçlü bir lobi’ denerek yapılan ve benim de başında bulunduğum sivil toplum örgütcülüğünde yani dernekçilikte daha net gördüğüm, “Bir göze iki göz” ruhuyla yapılan savaşların sonuçları her zaman biraz daha fazla ve hep birlikte “körleşme”dir.

“Körleşme”de savaşın nasıl çıktığını hatırlayan kalmaz, sadece savaşın kendisi kalır.

“Körleşme”nin insanlara ne vaat ettiğini bilmek için de fazla uzağa gitmeye gerek yok, çevremizdeki dramlar başarabilmişse tek gözünü koruyabilmiş olan herkese yeter.



Eski haberlerimiz için TIK la http://arsiv.kuzeyanadolugazetesi.com/ardahan.php


Pırlanta ve Kılıç Çalındı mı?


arşiv haber 03/05/2017 tarihi haber


Ardahan’da bir inşaat alanında yapılan kazı esnasında ortaya çıkan ve Rus bir askere ait olduğu ileri sürülen tabut ve cesedin yanında subayın göğsünde ki pırlanta madalya ve altın kaplama kılıcının kayıp olduğu yönünde iddialar var.


Alınan bilgilere göre geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan ve bir çok tartışmayı da kendisiyle berber getiren tabutun içinde ki cesedin yanında pırlantadan bir madalya ile kılç’ın da olduğu ancak tabutu açanlar ve daha sonra söz de inceleme yapanların tabuttaki pırlanta ve kılıçtan hiç bahsetmemeleri dikkat çekerken bakanlık konuyla ilgili bir açıklama yaptı.


**Bakanlık açıklama yaptı..


1877-1878 Osmanlı – Rus savaşında (93 Harbi) ölen Rus Tümgeneral Vasiliy Geyman’a ait olduğu düşünülen tabutun içinde pırlanta bir kılıcın da olması gerektiği yönünde Rus medyasında çıkan haberler yeni tartışma başlattı.


Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığınca yapılan açıklamada tabutun heyet huzurunda açıldığı vurgulandı.


Açıklamada, “Ardahan Cumhuriyet Başsavcısı’nın gözetiminde polis, Kültür ve Turizm Bakanlığı İl Müdürlüğü temsilcisi ve arkeologlardan oluşan heyet, tabutu Ardahan halkının gözleri önünde açtı. Kılıç olsaydı bunu saklamazdık. Bütün Ardahan halkı seyrederken kapak açıldı. İçinde kılıç olmadığı gibi herhangi bir taşınır kültür varlığı da bulunmadı. Böyle bir tabutun bulunmasının ardından tabii böyle şehir efsaneleri olacaktır. Bu şehir efsanelerinin önüne geçmek de mümkün değil. General olup olmadığını bilmiyoruz. Belki üst düzey bir subaydır” denildi.


**Ardahanlı BM Kürsüsündeydi!


*06/03/2017 Tarihili Haber


Ardahanlı Selçuk Şirin Birleşmiş Milletler’de gençlere seslendi..


Birleşmiş Milletler’in 41. Öğrenci Konferansı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonu’nda tüm dünyadan 800 gencin katılımıyla 3 Mart Cuma günü New York’ta gerçekleşti. Daha önceki yıllarda eski ABD Başkanı Bill Clinton, BM Genel Sekreterleri Koffi Annan ve Ban Ki-moon, Hillary Clinton, Samantha Powers ve Danny Glover, Harry Belafonte, Vanesa Redgrave gibi tanınmış isimlerin çağrıldığı toplantının bu seneki ana konuşmacısı New York Üniversitesinde Javits Kürsü Profesörü olan Ardahlı Dr. Selçuk Şirin oldu. Hürriyet’te Pazartesi günleri köşe yazıları da yazan Şirin BM Genel Kurul salonunda yaptığı 1 saatlik konuşmasını mülteci çocukların sorunlarına ayırdı.


YEMEK VE BARINMANIN ÖTESİNDE


“Mülteci çocukların acil sorunları: Yemek ve Barınma’nın ötesi” (The Urgent Needs of Refugee Children: Beyond food and shelter) başlıklı konuşmasında Şirin mülteci sorunun rakamlarla ortaya koydu. Dünyada mülteci sayısının 65 milyon ile tüm zamanların en yüksek noktasına ulaştığının altını çizen Ardahan Göleli Selçuk Şirin her 3 saniyede bir kişinin savaş ya da doğal felaketlerle ülkeyi terkettiğini vurguladı. Şirin ayrıca, Mülteci sorunun aslında çocuk sorunu olduğunu çünkü mültecilerin yarıdan çoğunun çocuk, yüzde 40’a varanın da 12 yaş ve altı çocuk olduğunu hatırlattı.


BAHÇEŞEHİR SURİYELİ ÇOCUKLAR ARAŞTIRMASI


Konuşmasında 2012 yılında New York Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi işbirliğinde yapılan araştırmadan veriler paylaşan Şirin’in altını çizdiği bir diğer nokta Suriyeli mülteci çocukların yarıya yakının post-travmatik stress bozukluğu (PTSD) yaşadığını ve yüzde 40’a varan bir kısmının da deprasyona varan duygusal sorunlar yaşadığını ifade etti. Bu verilere okul çağındaki çocukların okula gitmediğini de ekleyince ortaya ciddi ve acil bir sorun çıktığını vurgulayan Şirin meseleye global bir yaklaşımın şart olduğunu ifade etti.


TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPIYOR


Türkiye’nin dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülke olduğunu hatırlatan Şirin özellikle sağlık, gıda ve barınma alanında en iyi koşullara sahip kampların Türkiye’de olduğunu ifade etti.


“UMUT PROJESİ” DÜNYADA BİR İLK


Şirin’in toplantıda ilk defa önemli bir projenin de müjdesini verdi. New York Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi uzmanlarının katılımıyla gerçekleştirilen bu projenin adı Umut Projesi. Projenin amacı çocuklara bilgisayar oyunu oynayarak Türkçe, kodlama ve zeka geliştirici pratikler kazandırmak.


Pilot uygulaması Şanlıurfa’da yapılan bu projenin dünyada bir ilk olduğunu ifade eden Şirin, başarıyla tamamlandığında tüm dünyada ses getirecek bu proje hakkında şunları söyledi: Milyonlarca mülteci çocuk şu anda okula gidemiyor, eğitim alamıyor. Biz bu çocuklara teknolojiyi bir kaldıraç olarak kullanıp ulaşabilir miyiz diye yola çıktık. Amacımız çocukların zaten severek oynadığı oyunları, eğitici bir içerikle yeniden harmanlamak. Yazılımcılardan, mühendislerden, eğitimcilerden ve psikologlardan oluşan çok güçlü bir ekibimiz var. Mültecilere sunulan hizmetlerde çığır açan bir inovasyon olan bu projeden aldığımız ilk veriler oldukça ümit verici. Umuyorum ki önümüzdeki günlerde bu konuda tüm dünyada ses getirecek bir sonuç alacağız.”


**KAR ARDAHAN’I TERK ETMİYOR..


*22/04/2015 Tarihi Haber


**KAR SİYASİLERİ ÇALIŞTIRMIYOR..


Nisan ayının son günlerine rağmen devam eden kar yağışı Ardahan’da hayati olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

Siyasilerin seçim çalışmalarını da olumsuz yönde etkileyen kar yağışı ile birlikte hava sıcaklığı da yeniden düştü..


**23 Nisan’a Hava Muhalefeti..


Tüm yurtta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ve dış ülkelerde bulunan konsolosluklarda kutlanacak olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Ardahan’da hava muhalefetine takıldı.


Nisan ayının son günlerinin olmasına karşın kar yağışının hala devam ettiği Ardahan’da dışarıda yapılması beklenen 23 Nisan etkinlikleri kar yağışının devam etmesi dolayısıyla kapalı alanda gerçekleşecek.


**BİK Başkanı Ardahan’a Geliyor..


Birçok ile nazaran en çok yerel gazetenin yayınlandığı Ardahan’a Basın İlan Kurumu Başkanı geliyor.


28 Nisanda Ardahan’da ki gazete sahipleri ve yetkilileri ile görüşecek olan BİK başkanı başta resmi ilanlar olmak üzere basın mevzuatı konusunda gazetecilere bilgi vereceği öğrenildi.  


**Başbakandan Önce Kılıçdaroğlu Geliyor..


7 Haziran 2015 genel seçimler öncesi iyiden iyiye hareketlenen siyaset arenasının tartışıldığı şu günlerde tüm kozlarını ortaya koyan siyasi partiler ve milletvekili adayları aslarını da sahneye sürmeye hazırlanıyorlar.


Türkiye’nin Gürcistan ve Ermenistan’a komşu Çıldır ilçesinde yapımı devam eden Aktaş Gümrük Kapısının seçimden önce açmaya hazırlanan iktidar partisi Ak Parti Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu Ardahan’a getirmeye hazırlandığı sırada CHP de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlun’u Ardahan’a getirecek.


4 Mayısta Ardahan’a gelecek olan Kılıçdaroğlu düzenlenecek mitingde Ardahan’a seslenerek partisine ve milletvekili adaylarına oy isteyecek.


**Erkekler Başaramadı Kızlar Yarı Finalde..


Küçük Altunbulak Ortaokulu yıldız kızlar futbol takımı Türkiye yarı finalinde


Yıldız Kızlar Futbol Takımı Ardahan İl Birincisi Küçük Altubulak Ortaokulu, 18-20 Nisan Tarihleri arasında Rize’de yapılan grup müsabakalarında namaglûp olarak adını yarı finallere yazdırmayı başardı.


Müsabakaların ilk günü Erzincan Temsilcisi ile karşılaşan il temsilcimiz, beşinci dakikada Elvan Çalıkaran’ın attığı golle güzel bir başlangıç yaptı. Bu skorla biten maçla ilk galibiyetini alan takımımız müsabakalara güzel bir başlangıç yaptı.


İkinci gün Iğdır temsilcisi ile yapılan karşılaşmanın normal süresinde gol atılamayınca penaltı atışlarına geçildi. Ayşenur Çakır, Didem Karakulak ve Menşure Çalıkıran’ın golleri ve Emel Çağlayan’ın muhteşem kurtarışlarıyla 3-1lik skorla galibiyetini aldı.


Üçüncü gün, müsabakanın favori isimlerinde Trabzon temsilcisiyle karşılaşan takımımız ilk dakikalardan itibaren oynadığı baskın futbola rağmen gol bulunamadı. Karşılaşma penaltılara kaldı. Maç 3-2 skorla bitti. Temsilcimiz grubunda namaglûp lider olarak Türkiye Yarı Finallerine gitmeye hak kazandı. 



**KÜRTLER VE HDP EVET DEMELİ..







  Fakir Yılmaz Yazıyorsam Sebebi Var

fakiryilmaz323@hotmail.com


Barış süreci devam etseydi şu an tartışılan Anayasa değişikliğini HDP ile birlikte yapmak istediği saklanamaz bir durum olan AK Parti ve onun kurucusu şimdi ki Başkan/Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugünden itibaren kolları sıvadılar..

Açılış manasıyla referandum mitinglerine start veren iktidar ve Erdoğan MHP’nin desteği ile mecliste geçen Anayasa Değişimini halka sunarak, resmi kabulünü istedikleri şu günlerde benim Kürtlere ve HDP’liler bir önerim olacak.

Bu önerimi yapmak için hazırlandığım bir sırada ajanslara düşen son dakika haberini de hemen belirtmekten ve bu yönde de bir yorumda bulunmak gerekir diye düşünüyorum.

Çünkü mecliste işi HDP’ye kaptırmamak için AKP’nin yanında yer alan MHP’nin yarısından çoğunun başta Bahçeli’ye olmak üzere AKP’ye ve Erdoğan’a gol atacaklarını tahmin ediyor, gezip, dolaştığım yerlerde görüyor gibiyim..

Evet, MHP’nin referandum sürecinde çok aktif olmayıp, işi değişimi çok isteyen AKP’ye ve Başkan/Cumhurbaşkanına atacağı şimdiden belli gibi görünürken benim Kürtlere ve HDP’ye bir önerim olacak..

Başlığı gören, ama içeriğini okumadan ‘Bak Fakir’de AKP’nin, iktidarın yanında yer aldı’ diyerek, beni peşinen suçlayacakların olacağını bile bile yorumuma başlık olan konuyu biraz açmak istiyorum.

1- 12 Eylül Cuntasının hazırladığı Anayasanın değişmesini isteyen en çok Kürtler ve HDP’ değil miydi?

Evet

2- Peki AK Partinin attığı ve adına ‘Barı Süreci’ denen süreçte HDP’liler 12 Eylül Cuntasının Anayasanın değişiminin de içinde bulunduğu AK Parti ile arka kapılarda görüşmediler mi?

Tam evet demeyelim ama kamuoyu algısı öyleydi..

3- 7 Haziran’dan sonra HDP’nin 81 vekil alacak kadar güçlenmesini içine sindiremeyip, 1 Kasım seçimlerine gidenleri protesto etmeyip, seçimlere girmemesi gerekirken 1 Kasım’ı isteyenleri onaylarcasına yeniden seçime gidenler HDP değimliydi?

O zaman ele bu zaman ele diyecekler çıkabilir.

Ve yeniden ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diyebilir..

Ama ben burada, hemde en yüksek sesle diyorum ki;

Eğer siz samimiyseniz ve Erdoğan’ı başkan yaptırmak istemiyorsanız gelin bu kez ‘Evet’ deyin..

Deyin ki; Dediğiniz olsun..

Yani, ‘Kürtler ve HDP ‘Evet’ diyorsa bu işte bir bit yeniği var’ diyecekler ve bir zamanlar ‘başkanlık ülkeyi parçalamaktır’ diyen başta MHP olmak üzere Türkler de hayır desinler..

Yani AKP’yi ters köşe yapmak, hatta belkide barış sürecini yeninden başlatmak için Kürtler ve HDP ‘Evet’ desin derim..

Var mısınız?

Akisne mi?

Siz, ‘Hayır’ dedikçe, Erdoğan’ı seven de sevmeyende AKP’li olmazsa da sırf CHP’ye gıcık olduğu gibi size de kızıyor

Ve; ‘Evet’ çiler çoğalıyor, haberiniz olsun..